Daha ne bekliyorsunuz?


Kürtler'in siyasi, kültürel ve anayasal haklarının tümünün verileceğini söylemiş Bülent Arınç. Bundan on yıl önce söylense yeri yerinden oynatacak bir açıklama. Ama bugün pek de fazla bir anlam ifade etmiyor. Çünkü artık laf dönemi bitti. Kürtler artık laf değil icraat istiyor. Şöyle bir geriye gidelim; Tayyip Erdoğan'ın ünlü Diyarbakır konuşmasından bu yana kaç yıl geçti? "Kürt açılımı" lafının ilk kullanılışından bu yana kaç yıl geçti? Cumhurbaşkanı Gül'ün "iyi şeyler olacak" sözünün üstünden ne kadar zaman geçti? AK Parti'nin seçim propagandasında "Seçimden sonraki ilk işimiz Anayasa değişikliği ve bu bağlamda Kürt sorununun anayasal temelde çözümü olacak" vaatlerinin üstünden kaç ay geçti? Tayyip Erdoğan'ın PKK'yla askeri mücadelenin yeniden hızlandırıldığı günlerde söylediği "Demokratik açılımdan asla taviz vermeyeceğiz" lafının üzerinden ne kadar geçti? Ne Anayasa çalışmalarında en ufak bir ilerleme var ortada ne de Anayasa değişikliği gerektirmeyecek reformlar konusunda bir kıpırdanma... Hani ilk işiniz yeni anayasaydı? Yeni anayasa konusunda gittikçe büyüyen bir endişe içinde beklemedeyiz. Komisyonun kendi kendisi için belirlediği çalışma biçimi (bütün kararların oy birliği ile alınma kararı) işi zaten yeteri kadar çıkmaza sokmuş durumda. Hadi komisyonu bir yana bırakın, hükümet de "yeni anayasa yapmak" gibi bir vaadi olduğunu unutmuş gibi davranıyor. Van depremi, KCK operasyonları, şike operasyonları, Ermeni tasarısı derken günler geçiyor ve Anayasa bir türlü gündeme gelemiyor. Peki Kürtler daha ne kadar bekleyecek ve neyi bekleyecek? Meclis'in gönlü ne zaman olacak da reformları gündeme getirecek? Arınç, Kürtler'in siyasi, kültürel ve anayasal haklarının tümünün verileceğini söylerken ne kastetti bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki, o da bu meselenin sadece bireysel hakların iadesinden ibaret olmadığı, kolektif hakları da kapsaması gerektiği. Daha açık söylersek, yeni anayasa Kürt sorununun da temeli olan şu soruya doğru bir cevap bulmak zorunda: Kürtler'in ve Türkler'in barış içinde bir arada yaşamaları için en iyi formül nedir? Eğer bu soruya, "biz zaten barış içinde bir arada yaşıyoruz, Kürtler'le Türkler arasında bir sorun yok" diyorsanız, tekrar başa dönmeyi göze alıyorsunuz demektir. Çünkü bu çatışmanın otuz yıldır bitmemesi ortada bir sorun olduğunu, Kürtler'in (sadece PKK-BDP'lilerin değil, Kürtler'in) önemli bir kesiminin mevcut durumu kabul etmediğini, artık Türkiye devleti içinde eskisi gibi yaşamak istemediğini, daha adil, daha eşitlikçi ve daha özgür bir ilişki istediğini ortaya koyuyor. Ve henüz AK Parti bu konuda ne düşündüğüne dair tek kelime söylemiyor. Bugünden yarına yapılabilecekler Biliyoruz ki, Kürtler'in birçok temel talebi esas olarak yeni bir anayasayla çözülecek. Ama Anayasa değişikliğini gerektirmeyen ve bugünden yarına yapılabilecek çok önemli şeyler var. Bunların neler olduğu meçhul değil. Kürt-Türk nice demokrat aydın, Kürt duyarlılığını temsil eden partiler, bölgedeki sivil toplum kuruluşları, siyasi aktörler yıllar boyunca defalarca sıraladılar gerekli reformları. En basitinden, sapla samanın birbirine karışmasına yol açan meşhur Terörle Mücadele Yasası'nı kaldırın ya da en azından değiştirin demekten dillerinde tüy bitti. Bırakın yasa çıkarmayı, Meclis'te bir Hakikatleri Araştırma Komisyonu bile kurulamadı. KCK davasındaki Türkçe savunma ısrarı bile kırılamadı. W, Q, X harflerinin kullanılmasına bir türlü izin çıkmadı, "Türküm, doğruyum, çalışkanım" nakaratından bir türlü vazgeçilemedi. Tamam, Muğlalı Kışlası'nın adının değişmesi gibi bazı jestleri unutmuyoruz. Ama açılım dediğiniz şey bu hızda giderse hiçbirimizin ömrü yetmez Kürt meselesinin çözümünü görmeye, haberiniz olsun.
<< Önceki Haber Daha ne bekliyorsunuz? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER