Rusya'nın güvenliğe çok önem veren bir
ülke olduğu aşikar. Hem dış ve hem de iç
politikalara bakıldığında bu husus zaten kendiliğinden anlaşılıyor.
NATO'nun genişlemesine, füzesavar sistemine karşı duruşu, AKKA anlaşmasını askıya alması ve benzeri
dış politika öncelikleri dış politikasının ne kadar güvenlik eğilimli olduğunu açıkça gösteriyor. İç politikada da son günlerde güvenlikle ilgili aldığı kararlar, devreye soktuğu yeni
kanunlar da bu alanda ne kadar duyarlı ve kararlı olduğunu ortaya koyuyor.
Bu çerçevede iç güvenlik servisi FSB'ye birkaç gün önce yeni
yetkiler tanıması, terörizmle ve aşırılıkla mücadele kanunlarına yeni maddeler eklemesi, polis yetki ve sorumluluk kanununda değişiklikler yapması devletin güvenliği ne kadar önemli gördüğünü bir kere daha hatırlatıyor. Güvenliğe yeniden ağırlık verilmesi şüphesiz liberal-demokrat ve açık toplumcu olarak bilinen Devlet Başkanı Dmitri
Medvedev'in değişen tavrından ve muhtemelen Baş
bakan Putin'in etkisinden kaynaklanıyor.
Esasen Medvedev, Rusya'da geçen ay sonlarında başlayan resmi
tatil dönemi dolayısıyla üst güvenlik yetkililerine tatillerinde düşünmeleri, yeni tedbirler bulmaları için genel güvenlik ve Rusya'nın modernizasyonu konularında bir anlamda tatil ödevi vermişti. Bunların arasında, suç, terörizm ve aşırılıkla daha etkin şekilde mücadele edilecek yeni politikaların tespiti, güvenlik kurumlarının yeniden organize edilmeleri gibi önemli konuların yanı sıra bu kurumların en üst makamı olan Rusya
Güvenlik Konseyi'nin fonksiyon, yapı ve kapsamının yeniden gözden geçirilmesi gibi konular vardı. Son konu olan
Güvenlik Konseyi muhtemelen düşünülen yeni güvenlik düzenlemelerinin en önemlisi olacak gibi görünüyor; zira bu Konsey her ne kadar bugün ağırlıklı olarak
tavsiye kurumu olarak faaliyet gösteriyor olsa da ileride Rusya'nın genel güvenlik kavramında başat rolü oynamaya hazırlanıyor gibi görünüyor.
Konsey, malum Sovyet lideri Nikita Kruşçev tarafından Sovyet Savunma Konseyi'nin Rusya Federasyonu'ndaki halefi. Konsey, Sovyetler zamanında bir süre güvenlikle ilgili tavsiye organıydı; ancak zaman içinde alınan kararlarla
milli güvenlikle ilgili son karar organı haline gelmişti.
Sovyetler'in yıkılmasından sonra ise Devlet Başkanı Boris Yeltsin tarafından kaldırılmış, yerini bugünkü Güvenlik Konseyi almıştı. Yeltsin yeni kurumu
Amerikan Milli Güvenlik Konseyi'ni örnek alarak kurmuş, kurumu devlet başkanına tabi kılmış, yürütme yetkilerini Konsey üyesi kurumlara dağıtmış, böylece kurumu, seçilmiş iktidarı herhangi bir şekilde etkileyecek pozisyondan çıkarmıştı. Yeltsin, iktidarı sırasında, 1992-1995 yılları arasında, Konsey'i yeniden yapılandırırken aynı zamanda Sovyet sisteminin en korkulu kurumu olan KGB'yi de kaldırmış, bu kurumun yetkilerini çeşitli yeni güvenlik kurumlarına dağıtmış, böylece Sovyet güvenlik sistemini büyük ölçüde
tasfiye etmişti.
Güvenlik Konseyi, Yeltsin döneminden bugüne kadar oldukça güçsüz, yetkisiz, sadece bir tavsiye kurumu olarak yaşıyor. Ne var ki, bu durum muhtemelen yakın dönemde değişecek; zira haberlerden Başkan Medvedev'in yapılacak bir kanun değişikliğiyle kurumun elini kolunu bağlayan Yeltsin dönemi kısıtlamalarını kaldırmaya hazırlandığı, kurumu Rusya ile ilgili bütün
savunma, dış ve iç güvenlik ve dış politika hedeflerini gözetecek daha güçlü, etkin ve yetkili bir kurum haline dönüştürmeye niyetli olduğu anlaşılıyor.
Başkan Medvedev'in istediği olursa, FSB, savunma kurumları, iç güvenlik kurumları, silahlı kuvvetler, yargı organları, dışişleri ve diğer ilgili makamlar Konsey'i bilgilendirmekle sorumlu olacaklar. Konsey de bu bilgilerin ışığında hazırlayacağı raporları devlet başkanına sunacak ve güvenlikle ilgili nihai kararlar bu şekilde alınacak. Konsey'i yeniden
yapılandırma planı şüphesiz Rusya'da güvenlik kavramına yeni bir boyut, anlam ve kapsam kazandıracak. Bütün bunlar, dış politikaya da büyük ölçüde güvenlik penceresinden bakan Rusya ile ilişkileri olan ülkeleri de yakından ilgilendiriyor şüphesiz. Bu bakımdan bu konuları iyi takip edip değerlendirmek şart oluyor.