Libya'nın üçüncü büyük şehri olan Misrata'nın kuşatılmasını 1990'lardaki
Saraybosna kuşatmasına benzetenler var.
Bunlar, 'Saraybosna 20. yüzyılın yüz karasıydı; Misrata ise 21. yüzyılın yüz karası' nitelemesini yapıyorlar. Saraybosna, hatırladığım kadarıyla 27 ay boyunca faşist
Sırp güçleri tarafından kuşatma altında tutulmuş, sonunda
Amerikan ve NATO müdahalesiyle kurtulabilmişti. Misrata ise yaklaşık iki aydır kuşatma altında; kuşatanlar da
Kaddafi'nin
Müslüman güçleri. NATO kuşatmanın kalkması için çaba gösteriyor; ama bu ne kadar yeterli oluyor, henüz tam belli değil.
Misrata kuşatması son haberlere bakıldığında biraz olsun hafiflemiş görünüyor. Muhalif hareket bunu kendi askerî başarılarına bağlıyor; Kaddafi güçleri ise operasyonları askıya aldıklarını söylüyor, dolaylı olarak kuşatmayı kendilerinin gevşettiğini ima ediyorlar. Bu konuda gerçek tam ne, kimse henüz tatmin edici bir izah yapamıyor. Ancak, konunun başka boyutları olduğu yolunda güçlü işaretler de yok değil. Bunu da Libyalı hükümet yetkililerinin konuşmalarına bakarak anlıyoruz. Bu bağlamda Libya
Dışişleri Bakan Yardımcısı
Halit Kaim, iki gün önce konuyla ilgili olarak şöyle konuşmuş bulunuyor: '...Ordumuz Misrata'dan geri çekilmedi; sadece operasyonları askıya aldı. Bunu da bölgedeki aşiret liderlerinin
muhaliflerle müzakereye başlamalarını sağlamak için yaptı... Bölgedeki aşiretler (Varfalla, Tarhuna, Zilitan ve Tavarga dahil) Misrata Limanı'na bağımlı haldeler. Bunlar hükümete konunun çözümü için ültimatom verdiler. Ancak önümüzdeki 48 saat içinde
anlaşma olmazsa 60 bini aşkın silahlı aşiret mensubu şehre girecek. Bu arada Libya ordusu da saldırı için mevzilerde bulunacak. Aşiretler şayet şehre girerlerse, bana göre çok kan dökülür. İnşallah bu noktaya gelmeyiz.'
İnsanın kanını adeta donduran bu sözler çok tehlikeli sözler. Ordunun yapamadığını (yani Misrata'yı tamamen teslim almayı) silahlı, kontrolsüz aşiretlere
havale etmek ne kadar sorumsuz, ne kadar kanlı ve acı sonuçlar doğurur Libya'nın geleceği açısından, bunu söylerken bile dehşete kapılmamak imkânsız.. Bunu konuya uzak olanlar bile kolaylıkla idrak edebilirler. Bu bakımdan dünyanın nasıl ve ne kadar ileriye gidebilecek bir rejim ile karşı karşıya olduğu aşikâr bir gerçek olarak her gün biraz daha netlik, berraklık ve kesinlik kazanıyor. Bunu da hâlâ bu gerçeği anlamayanlara, anlamak istemeyenlere, yanlışlarından dönmeyi zül addedenlere söylüyorum elbette.
Kaddafi rejimi Misrata konusunu bu örtülü ve çok tehlikeli oyun, plan ya da manevra ile çözmeyi düşünürken Misrata'daki muhalif hareket bu oyunu boş ve kof bir tehdit olarak değerlendiriyor. Libya ordusunun kendi askerî çabaları sayesinde şehirdeki pek çok önemli mevziden çekilmek zorunda kaldığını,
esir aldıkları askerlerin ifadelerinin bunu teyit ettiğini söylüyor. Bingazi'deki muhalif hareket sözcüsü
Albay Ahmet Bani, ajanslara yansıyan ifadesinde, hükümetin bu son manevrasının aldatma-
hile olduğundan bahisle Kaddafi'nin çok tehlikeli oyunlar oynadığını, Misrata'dan bu kadar kolay vazgeçmesinin mümkün olmadığını; zira Misrata'nın tamamen kendilerinin kontrolüne geçmesi halinde bunun kendilerine Trablus'un yolunu açacağına işaret ediyor.
Misrata çevresindeki aşiretlerin savaşa katılmaları konusunda ise bunların pek çoğunun zaten kendi saflarında dövüştüğünü, dolayısıyla 'aşiret kartı'nın, ya da 'kozu'nun o kadar geçerli ve değerli olmadığını söylüyor Misratalı muhalifler. Yalnız burada belki, Libya'nın en büyük aşireti olan Varfalla konusunda biraz ihtiyatlı olmak gerekiyor; zira bu aşiret ile Misrata halkı arasında tarihî bir husumet olduğu söyleniyor. Bu bugün ne kadar geçerli, doğrusu bir şey söylemek oldukça zor. Ayrıca, Varfalla'nın Misrata'yı kuşatan Libya ordusu saflarında güçlü bir şekilde temsil edildiği de belirtiliyor. Bu bakımdan bugünün adeta Saraybosna'sı haline gelen Misrata ve kuşatması konusunda şu safhada pek tatminkâr bir değerlendirme yapmak ve geleceği hakkında tahminde bulunmak çok zor. Ancak yine de burada rejimin çok tehlikeli bir yola başvurma ihtimaline de şimdiden dikkat çekmek elzem oluyor.
Libya, bugün söylendiği gibi henüz
iç savaş yaşamıyor; bunun olması için halkın tamamen ikiye bölünmesi gerekiyor. Bu da henüz olmadı; inşallah bundan sonra da olmaz; ama olacaksa da bunun sorumlusu 'aşiret kozu'nu bu günlerde gündeme getiren Kaddafi rejimi olur. Bunun da şimdiden bilinmesi gerekiyor elbette...