Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) uzun süredir
savunma pozisyonunda. Çok yönlü yürütülen bir
psikolojik harekâta karşı kendini savunmaya çalışıyor. Bunu yaparken ciddi
belgeye ve bilgiye dayalı, yargıya intikal etmiş konularda ise çok özenli davranıyor. Son dönemde yoğunlaşan iddialar karşısında,
Genelkurmay Başkanlığı, “aksine telkinlere rağmen yargının tarafsızlığına güvendiğini ve sabırla yargı sürecini beklediğini” kamuoyuna duyurdu.
Engel yok
Ergenekon dalgalarıyla başlayan süreçte birçok
muvazzaf general ve
subay ile birçok
emekli general ve subay gözaltına alındılar, tutuklandılar, aralarında serbest bırakılan oldu, halen
tutuklu olanlar var. Davalar sürüyor.
Şurası teslim edilmeli ki, Genelkurmay, bu süreçte hukuka uygun, yasal dayanağı bulunan hiçbir işleme engel olmadı. Aksine,
sivil yargının hukuka uygun tüm taleplerini yerine getirdi. Sivil yargının askeri birimlerdeki çalışmalarını kolaylaştırdı, birlikte çalıştı.
İtirazlarını ise yine hukuk yoluyla yaptı.
Yargıçların vereceği kararı bekledi, verilen kararları da uyguladı.
Suçlama kampanyaları
Buna karşın, fırsat bu fırsattır diyerek, TSK’ya yönelik hiçbir ciddi belge ve bilgiye dayanmayan, onun itibarını zedelemeye yönelik, psikolojik harekât niteliğindeki
suçlamalar ardı ardına sıralanıyor. TSK, bu tür suçlamaları bile ciddiye alarak kendi hukuku içinde inceleme-
soruşturma başlatıyor ve sonuçlarını da kamuoyuyla paylaşıyor.
Yazıcıoğlu iddiası
Bir helikopter
kazasında yaşamını yitiren BBP Lideri
Muhsin Yazıcıoğlu’yla ilgili son iddia, TSK’ya karşı yürütülen yıpratma kampanyasının çarpıcı örneklerinden birini oluşturuyor.
Hiçbir ciddi belge ve bilgiye dayanmadan, Yazıcıoğlu’un helikopteninin F-16’lar tarafından düşürüldüğü iddiası manşetlerden verildi.
Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı, gazetecilerin sorduğu tüm soruları
yanıtlıyor. Daire Başkanlığı’na iletilen tüm iddiaları inceleniyor ve mutlaka yanıt veriyor. TSK birçok kurumdan daha şeffaf davranıyor. Buna rağmen, belgeye dayanmayan, ancak çok önemli iddialar bile, suçlanan kuruma sorulmadan yayımlanıyor. Arkadan bu iddianın asılsız olduğu ortaya çıksa bile, kamuoyunda TSK’yı hırpalama amacı gerçekleşmiş oluyor.
Türk
Hava Kuvvetleri, Yazıcıoğlu’nun helikopterinin F-16’lar tarafından düşürüldüğü iddiasını bile ciddiye alarak, araştırma yaptı. Kazanın olduğu saatte havadaki tüm
uçakların yerini inceledi ve kaza saatlerinde, kaza bölgesinin 74 kilometre etrafında uçak olmadığı açıklamasını yaptı.
Hatırlanacağı gibi Yazıcıoğlu’nun helikopterinin NTV’den yapılan
telefon aramalarıyla düştüğü dahi iddia edilmişti. Sonradan böyle bir şeyin olmadığı ve olamayacağı da anlaşılmıştı.
Komutanın
ekranı
Hava Kuvvetleri Komutanı’nın makam odasında, Türk hava sahasındaki tüm uçakları gerçek zamanla gösteren büyük bir ekran var. Kuvvet Komutanı dahi
Türkiye üzerinde uçan her uçağın nerede olduğunu saniye saniye biliyor.
Kaldı ki, uzaydan insan hareketlerinin bile izlendiği günümüz teknolojisinde, hangi uçağın nerede ne yaptığını saptamak zor bir iş değil. Buna karşın böyle bir iddia, sorgulanmadan gündeme getiriliyor.
Genelkurmay Başkanlığı da bu iddialar karşısında açıklama yaptığında yanıt hazır:
Asker neden açıklama yapıyor, asker neden konuşuyor,
batı demokrasilerinde asker konuşmaz! Tabi batı demokrasilerinde basının nasıl çalıştığını kimse hatırlatmıyor!
Kandil’e helikopter
Yazıcıoğlu iddiası tek örnek değil. Birçok örnek verilebilir. Son günlerde bunlardan biri de Öcalan’ın avukatlarının askeri helikopterlerle Kandil’e götürülüp getirildiğiydi. Bir diğeri komutanların Öcalan’la görüştüklerinde, “savaşı tırmandır” telkininde bulundukları ama “barışsever
terör örgütü lideri”nin bunu reddettiğiydi!
Genelkurmay, bu iddiaları bile araştıracağını, iddia sahiplerinin ellerinde bilgi belge varsa açıklamalarını istedi. TSK kendini böyle savunmaya çalışıyor.