Ankara dün gergin bir gün yaşadı. Sabahın
erken saatlerinde Ankara’ya giriş yolları kesilmişti.
Polis, TEKEL işçilerini taşıyan otobüsleri Ankara girişlerinde durdurdu.
İçişleri Bakanlığı, TEKEL işçilerine karşı Ankara’yı “savunmaya” kararlıydı. İşçiler, Ankara’ya sokulmayacaktı. Sokulmadılar.
Emniyet yetkilileriyle
sendika yetkilileri arasında süren uzun görüşmeler sonunda sadece 20 otobüse Ankara’ya giriş izni verildi.
Kendi binana gidemezsin
Hedef,
Türk-İş Genel Merkezi’ydi. TEKEL işçileri sahibi oldukları Türk-İş binasına gitmek istiyordu. Ancak, hükümet bu binaya gitmelerini
yasaklamıştı. Nitekim gün boyunca işçilerin üyesi oldukları Türk-İş binasına ulaşmalarını önlemek için
emniyet güçleri büyük mücadele verdiler.
İşçilerin önünü kestiler, barikat oluşturdular. Cop ve
biber gazı kullandılar. Bazı işçiler yaralandı. Polis, işçiler nerede toplanmışlarsa, oraya müdahale etti. İşçilere geçit vermedi!
İşçilerin kendi binaları olan Türk-İş Genel Merkezi’ne gitmelerinin önlenmesi nasıl bir mantıkla açıklanabilir? İşçilerin üyesi oldukları sendikanın bağlı olduğu konfederasyona gitmelerini engelleyen bir yasa yok. Engelleme “yasadışı
eylem” gerekçesine dayandırılıyor. Oysa toplantı ve gösteri yürüyüşü Türkiye’de yasadışı değil. Sendika veya parti binası önünde oturmak ve şiddete başvurmadan
protesto da bulunmak da
yasak değil.
Demokratikleşme süreci
Hükümetin en iddialı olduğu konulardan biri Türkiye’nin
demokratikleşmesi. Son anayasa değişikliği de bu iddiaya dayalı. Hükümet, bu amacını kanıtlamak için anayasa değişkliğinde sendikal hakları geliştirdiğini de ısrarla savunuyor. İşçilerden referandumda bu gerekçeyle olumlu oy istiyor.
Sendikal hakları geliştirme ile işçilere dün Ankara’da yapılan muamele yan yana gelecek gibi değil.
Ortaya, “Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu” durumu çıkıyor.
Türk-İş’in daveti
İşçilerin gün boyu süren “Türk-İş’e ulaşma” çabası, polis tarafından gaz, boyalı tazyikli su, cop dahil olmak üzere tüm önlemlere başvurularak önlendi.
Güvenlik güçleri adeta işçilere karşı Türk-İş binasının bulunduğu
bölgeyi savundular.
Oysa Türk-İş’in böyle bir talebi yoktu. Aksine Türk-İş, Ankara’ya gelen ve onları destekleyen işçileri, Türk-İş’e davet etti. Polis de davete engel oldu.
İşçiler kimseye zarar vermedi
TEKEL işçilerine uygulanan bu muamele kuşkusuz, Türk-İş’in önünde 78 gün süren eylemlerineydi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mart başına kadar süre verdiği ve aksi halde müdahale edeceklerini açıkladığı bu eylem, işçiler tarafından olay çıkmadan sonlandırıldı.
TEKEL işçileri 78 gün boyunca, Ankara soğuğunda, çadırlarda kararlı bir eylem yaptılar. Hiç kimseye zarar vermediler. Bölgedeki hiçbir esnafı rahatsız etmediler. Hiçbir taşkınlıkta bulunmadılar. Hiçbir olaya sebebiyet vermediler. Aksine, esnafın, bölge sakinlerinin takdirini topladılar. Onların
yardım ve dayanışmalarıyla eylemlerine devam ettiler.
Hükümetin uyarısını da dikkate aldılar ve eylemi yine olgun, makul bir biçiminde sonlandırdılar. Dün de bir günlüğüne Ankara’ya geldiler. Ama geldiklerine geleceklerine pişman edildiler.
Bu tutum ne emeğe saygıyla, ne demokratik hak ve özgürlüklerle bağdaşıyor. Kimseye zararları dokunmamış TEKEL işçileri dünkü muameleyi hak etmediler.