GÜNEY Afrika’da her yer turuncu. Buradaki beyaz ırkın çoğunluğunun kökü
Hollanda’ya dayanıyor. Burada aslandan çok, Hollanda ineği var. Kendi lisanlarını de Afrikans dili diye yutturmuşlar. Tam
destek dünya şampiyonluğuna koşuyorlar.
Suarez’in yokluğunda
Uruguay’ın saha dizilişi farklı,
Forlan ve Cavani’yi forvette bırakan Tabarez, orta sahada Arevalo’nun yanına, Gargano’yu monte etmiş. Hollanda karşısındaki
sistematik dizilişleri 4-3-3 değil, 4-4-2. Ama bu sistem kesinlikle Uruguay’ın ofans gücünü düşürdü. Jabulaniye güvenip kaleyi gördüğünde vuran Forlan’ın dışında Uruguay takımı etkisiz.
3 silahşörler
ROBİNHO’nun attığı golden sonra Van Marwijk’in defansın göbeğindeki tercihi Ooijer değil, Mathijsen. Bu
futbolcu ile Heitinga uyum halindeler. Kaptan Van Bronckhorst büyük bir tecrübe; nerede duracağını, nasıl vuracağını çok iyi biliyor. Şut olsun diye değil gol olsun diye vuruyor. Orta sahadan De Jong’un eksikliği göze battı. De Zeeuw ve Van Der Vaart’ın yerini dolduramadılar.
Van Persie bildiğimiz gibi, ben tek forvet oynayamam diye
vuvuzela çalıyor.
Robben,
Sneijder ve Kuyt müthiş bir üçlü olmasalar, Huntelaar’ı forvette oynatmayan Van Marwijk, büyük
eleştiri alacak. Ama 3 silahşörler (Roben, Sneijder ve Kuyt) iş başında. Van Der Sar’ın yokluğunda Stekelenburg yarı finale kadar iyi geldi ama Forlan’ın golünde top falso alsa da yumruklaması lazımdı.
Tecrübeli Van Bommel, defansif anlamda Portakallar’ın herşeyi, De Jong’un yokluğunda yalnız kalsa da, kalabalıklaşan Uruguay orta sahası karşısında müthiş bir mücadele verdi.
Şanssız Tabarez
BEKLENEN oldu, yarı finalin şanssız hocası
Oscar Tabarez, önemli eksiklerinin yerini dolduramadı. Defansın belkemeği Lugano’yla, gol makinesi Suarez olmayınca Uruguay’ın ayakları yere sağlam basmıyor. Avantajını iyi kullanıp 6’da 6 yapan Hollanda finalde.