Portakalların yerde kaldığı bir
mevsim daha tamamlanıyor
Kıbrıs’ın kuzeyinde.
Bunlardan neler yapılmaz ki? Ambargo kurbanı
portakallar.
Avrupa Birliği’nin doğrudan ticaret sözü vermesinin üzerinden geçen dört yıla rağmen pek bir şey değişmedi.
Bugünden sonra değişir mi acaba?
Rum kesiminde dün tamamlanan
başkanlık seçimleri
çözüm sürecinin canlanması için bir dönüm noktası olarak yorumlanıyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali
Talat, "Çözüm olursa şimdi olur. Olmazsa eğer Kıbrıs’ın birleşmesi çok zor olur" diyor.
* * *
ANNAN Planı’nın Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilmesinin üzerinden dört yıl geçti. Bu durum uluslararası platformda Kıbrıs Türklerinin lehine yeterince değerlendirilemedi.
Avrupa Birliği’nin verdiği doğrudan ticaret tüzüğü bir türlü yürürlüğe girmediği gibi geçen dört yıl artık "Biz kabul ettik onlar reddetti" argümanını da eskitti.
Yeni Başkan çözüm süreci için bir umutsa, bugünden itibaren Kıbrıs’ta yeni süreç nereden başlayacak?
Evet nerede kalmıştık?
Anımsayalım.
8 Temmuz 2006’da, Papadopulos ile Talat, yeni bir zemin aramak üzere bir araya gelmişlerdi. BM girişimiyle başlayan bu görüşmelerde
Rumlar BM’nin sorduğu "
Annan Planı’nda ne gibi değişiklikler istiyorsunuz, öncelikleriniz nelerdir" sorusuna yanıtlar hazırlayacaklardı. Ama olmadı.
Bu, bir anlaşmaya
hazırlık süreci idi, oysa Papadopulos bunu bir müzakere süreci gibi sundu.
BM ve Avrupa da o dönemde bu şekilde pek de bir mesafe alınamayacağını anlamış olmalı ki, görüşmelerin devamı için taraflara
baskı yapılmadı.
Bu girişimin üzerinden verimsiz on dört ay geçti. Papadopulos ile Talat 5
Eylül 2007’de buluştular. KKTC, 2.5 ay içinde çalışma gruplarının oluşturulması ve başlıkların saptanması önerisini getirdi.
Ama bu girişim de havada kaldı.
* * *
KKTC Cumhurbaşkanı
Basın Sözcüsü Hasan Erçakıcı, bugün neredeyiz sorusuna, "Sıfırdayız. Yeni bir sayfa açacağız" yanıtını verirken, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yeni lideri, "Biz 8 Temmuz’dan başlayacağız" diyor.
Ama o tarihe dönüp baktığınızda gördüğünüz gerçekten de bomboş bir sayfa.
Rum yönetiminin, Kıbrıs’ta çözüme karşı olduğu artık herkes tarafından bilinen, Avrupa kulislerinde kendine
destek bulmakta zorlanan Papadopulos devrini kapatarak, yeni bir koz kazanıyor.
Bunun en önemli nedenlerinden biri hiç şüphe yok, seçimlerin ilk turunun
Kosova’nın
bağımsızlık ilanına denk gelmesi.
Çözümsüzlüğün KKTC’nin bağımsızlığının tanınmasına yol açabileceği ihtimali, Papadopulos’a koltuğunu kaybettirdi.
Şimdi artık KKTC’nin karşısında "Ben çözüm istiyorum" diyen bir lider var.
Çözümün ayrıntısı ile ilgili hiçbir söylemese de, seçim öncesi propagandaları sırasında "Kıbrıs bir Helen Adası’dır" demiş olsa da önemli değil.
Uluslararası toplumun kanaat notu bugünden itibaren belli: "Kıbrıs’ın yeni başkanı çözüm için çalışacak. Şimdi top Kıbrıslı Türklerde!" Bunu görmek için Avrupa ve
Amerikan medyasına göz atmak yeterli.