Çıktığı her minderde önce
şükür namazını kılan
Koca Yusuf, Hergeleci İbrahim, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmet, Kel Aliço, Çolak Mümin gibi
efsane pehlivanların öykülerini Murat Sertoğlu'nun
kaleminden okuyarak büyüyenlerden olduğumuz için bize ters gelmiyor; 'Remember the Titans' türü
Amerikan filmlerini izlemiş bugünün gençlerine de ters geldiğini sanmıyorum. Bu konuda esas orta nesil sorunlu. Sorunlu oldukları için de, '
Galatasaray-
Fenerbahçe' derbisiyle ilgili görüşü sorulan Hakan Şükür'ün “
Kutlu Doğum Haftası'na lâyık bir karşılaşma olsun” temennisine takmış bulunuyorlar...
Günlerdir medyada çıkan haberleri izlerken insanın yüzü kızarıyor. Yalnız dine karşı gösterilen kayıtsızlık veya ters bakış sebebiyle değil yüzümüzün kızarması, en önemli sebebi cahillik...
Futbol da, diğer bütün
sporlar gibi, motivasyona dayanır. Maneviyatınız düzgünse, moraliniz yerindeyse o gün daha iyi bir maç çıkarırsınız. Bu sebeple de, sporculara motivasyon yüklemesi yapmak, maneviyatlarını artırmak âdettendir.
Yabancı
futbolcuların sahaya çıkarken veya gol attıktan sonra 'haç' hareketi yapmalarına âşinayız. FB'nin Ortodoks futbolcusu
Kezman, kaydettiği bir gol sonrasında, sarı
kart görmeyi de göze alarak, formasını sıyırıp alttaki Meryem Ana'lı tişörtünü herkese göstermişti.
Chelsea'li iki
Müslüman futbolcunun FB'ye atılan golden sonra secde ettiklerini de mi görmediniz yoksa?
Amerikan futbolunda din çok merkezi bir yer tutar. Her
takım karşılaşmalardan önce topluca dua eder; bir rahibin yönlendirmesiyle hem de...
Okul futbolunda bir 'sorun' teşkil eder rahipli toplu dua, bunun da çaresini, duayı kimsenin görmeyeceği soyunma odasında yaptırmayla çözmüştür okul yöneticileri... Kiminin 'şans' veya 'talih' dediği moral üstünlük, inançlı bir sporcu için, duayla kazanılacak bir mazhariyettir.
Hakan Şükür'ün '
Kutlu Doğum Haftası' öncelikli temennisi dünyadaki gerçekler yanında olağanüstü masum kalıyor. Sahaya haftanın şerefine güllerle çıkmaktan, centilmence mücadeleden ve iyi olanın kaz
anmasından da söz ediyor GS kaptanı. Takıldıkları “Kutlu Doğum Haftası'na lâyık bir karşılaşma olsun” temennisi bile ne kadar naif, değil mi? Fakat görüyoruz, Türk futbol tarihinin en büyük golcüsü, bu temennisi sebebiyle neredeyse çarmıha gerilecek...
Bu vesileyle futbolumuzda 'dinci örgütlenme' diye yeni bir eğilimden söz edilmeye başlandı. 'Yeni' denilenin 1887
doğumlu Koca Yusuf'a kadar dayanan bir gerçek olduğu unutuluyor. Ünü
Osmanlı sınırlarını aşan Koca Yusuf, Avrupa'daki rakiplerinin sırtını mindere gösterdikten sonra ABD'ye gidip Robert ve Ed Lewis gibi ünlü güreşçileri de yenerek 1898'de 'dünya güreş şampiyonu' olmuştu. Her karşılaşma öncesi, Avrupalı ve Amerikalılar,
yabancı güreşçinin kıldığı şükran namazını meraklı gözlerle izlemişlerdi.
Türk
toplumu ile güya onlar namına yazıp çizenler arasındaki
algı uçurumunu en iyi gösteren bu tür yaklaşımlar işte. En inançsızı bile bu toplumun, ayağı tökezlediği, başına bir şey düştüğü anda acziyetini “
Allah” diyerek dışarı vurur. İnançlı insanları ise bu toplumun, her adımında, her davranışında Yüce Yaratıcı'yı anma ihtiyacı duyar. Çocuklar ve gençler, anneleri tarafından, okula, sınava, askere dualarla uğurlanır...
İtirazı yapanlar bir veya iki münasebetsizden ibaret olsa belki önemsemez geçebiliriz; ancak sporu ilgi alanı seçmiş neredeyse her kalem, televizyonların hemen her spor yorumcusu, bir münasebet düşürüp Hakan Şükür'ü yerlere vurmak için o saf temennisini dile dolamaktan çekinmedi. Toplum ile medya arasında
siyaset alanında her gün tanığı olduğumuz 'değerler sistemi çelişkisi', öyle anlaşılıyor ki, aynıyla sporumuz için de geçerli.
Ne yapalım, biz yine de “Allah
ıslah etsin” duamızı aksatmayalım.