"
Libya kesinlikle
Tunus ve Mısır'a benzemez; ben Zeynelabidin
Bin Ali de
Hüsnü Mübarek de değilim."
Libya'nın çeşitli kentlerinde baş gösteren ayaklanmalar üzerine ne zaman TV kameraları önüne çıksa Muammer
Kaddafi bunu söyleyip duruyor. Dediği maalesef doğru: Ajanslar, Kaddafi'nin sokaklara döktüğü
kiralık serserilerin öldürdüğü insan sayısının 1000'in üzerine çıktığını bildiriyor.
Hiçbir
diktatör, gözünü ne kadar kan bürümüş olursa olsun, halkını göz göre göre kıyıma uğratmaz. Kaddafi bunu yapıyor.
Tunus'ta Bin Ali ile Mısır'da Mübarek'i koltuğundan eden süreçte devrede olan Amerikalı ve Avrupalı politikacılar, Libya'da dökülen kanları sadece seyretmekle yetiniyorlar. Birkaç cılız
kınama sesi, o kadar...
Bunun sebebini anlamak için askerî darbeyle ele geçirdiği
ülkenin yönetimini 42 yıldır elinden bırakmayan
Muammer Kaddafi figürüne biraz yakından bakmak gerekiyor: Sosyalist arayışlardan İslâm reformculuğuna, Batı-düşmanlığından "Batı'nın çıkarlarını en iyi ben korurum" iddiasına hemen her kılığa bürünebilen biri o. Ülkesinin zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarını peşkeş çekebilen bir manipülatör aynı zamanda.
Berlin'de bir disko, ajanları tarafından
bombalandığı için
Almanlar, Lockerbie üzerinde düşen Pan Am uçağında 270 kişinin ölümünden onu sorumlu tutan
İngilizler ve Amerikalılar Kaddafi'yi kara listeye almıştı 1980'lerde... Son on yıl içerisinde, Libya, İngiliz, Amerikalı ve Alman politikacılarla çeşitli düzeydeki diplomatlarının sempati taarruzuna uğradı. Kaddafi'nin kıvraklığı sayesinde... 1986 yılında ABD Başkanı Ronald Reagan, Libya'nın başkenti Trablus'un üzerine bomba yağdırmaya
uçak göndermişti; Irak'a bomba yağdıran George W.
Bush ise, 2006 yılında, Libya'yı 'terörü destekleyen ülkeler' listesinden çıkardı, ABD ile Libya arasında diplomatik ilişkileri yeniden oluşturdu.
İki ülke arasındaki yakınlaşmanın mimarı, hepimizin tanıdığı ilginç bir isim: Richard Perle... 'Karanlıklar Prensi' lâkaplı Perle 2006 yılında iki kez Libya'ya uçtu ve Kaddafi'yle görüştü. Her iki görüşmesini Bush'un yardımcısı Dick Cheney'e
rapor ettiği de biliniyor. Perle'ün ziyaretleri sonrası gerçekleşen ilişkilerdeki düzelmeyi, Kaddafi'yi
Amerikan halkına sevimli gösterme çabası izledi. Bu çabayı Kaddafi adına Neo-Çılgınlar takımıyla içli dışlı
lobi firmaları yürüttü.
'Libya ve
Albay Kaddafi'nin Profilini Yükseltme' başlıklı rapor lobi firmalarından Monitor Group'a ait. Projenin bir parçası olarak Libya'ya götürülüp Kaddafi'yle yüz yüze görüştürülen iki isim özellikle dikkat çekiyor: Dönemin
akıl hocaları Francis Fukuyama ile Bernard Lewis...
2000'li yılların ikinci yarısından itibaren, Libya, Amerikan petrol şirketlerinin çıkarları istikametinde politikalar izledi. Fiyatların düşmesi gerektiğinde de artması gerektiğinde de devreye giren ülkeydi Libya. Tunus ve Mısır'daki kitle hareketleri global ekonomiyi fazla etkilememişken, Libya'nın hareketlenmesiyle birlikte petrol fiyatları başını aldı gidiyor.
Türkiye gelişmeden en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor.
Kaddafi, "Libya, Tunus ve Mısır'dan farklıdır, ben de Bin Ali ve Mübarek değilim." diyor ya, dediği maalesef doğru...