Boşanmak bekârlara nasıl kolay gelirse, başbakan olmayanlar için hükümette değişiklik yapmak da aynı derecede kolay görünür. Oysa dengeleri sarsabilir, alınganlıklar ve küslükler yaratabilir, beklentisi olanların çoğunu hayal kırıklığına uğratabilir ve bu yüzden de tehlikelidir hükümetlerle oynamak...
Başbakan Tayyip Erdoğan yedi yıl içinde iki kez kısmi değişiklikle yetinmişti; şimdiyse yedi bakanı yerinden eden bir değişiklik yaptı.
Önemli bir gelişme bu.
İlk bakışta görünen, önceki hükümetin temel taşlarının yerinde kaldığıdır; dışarıda kalan isimlerin çoğunu tahmin etmek hiç de zor değildi. Yeni gelenler kamuoyu için '
yabancı' elbette Ak Parti'nin çalışma tarzı sebebiyle, ancak içlerindeki tanıdıklarımızdan hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz: Başbakan değişimi 'icraat' ile irtibatlamış görünüyor.
Meclis dışından
Dışişleri Bakanlığı'na getirilen Prof. Ahmet Davudoğlu ismi kimseyi şaşırtmamış olmalı; sonuçta Türk dış politikasına gölgede kalarak yaptığı katkıları sorumluluk üstlenerek devam ettirecek biri o. Ali Babacan'ın eski görevine dönmesi ekonomi ve
finans çevrelerini sevindirmiş olmalı.
61. hükümete başarılar dileriz.
Değişim, hemen şimdi
Bizde mart kapıdan baktırır, nisan her yerde olduğu gibi bizde de ayların en zalimidir, mayıs ise sadece bizde daha ilk gününden kanlı geçer.
Mayısın derdi daha nisan girer girmez başlar;
1 Mayıs'ı kaç vukuatla atlattığımızı sonraki günlerde tartışırız da tartışırız...
Kutlamayı bir türlü beceremediğimiz halde... Geriye dönüp baktığımızda başımızı önümüze eğmeden anabileceğimiz hoşlukta bir 1 Mayıs kutlaması hiç hatırlamıyoruz; geçen yıl biraz yumuşama fark ediliyordu, ama geçen yıl bile genel havası açısından '
yasakçı' ve 'dayakçı' bir 1 Mayıs'tı yaşatılan...
Hayli farklı bir 1 Mayıs yaşandı dün...
Hükümet ve Meclis 1 Mayıs'ı bu yıldan itibaren kutlanılacak bir '
emek ve
dayanışma bayramı' olarak ilân etti. '
Taksim Meydanı' tedirgiliğini de bu yıl geride bırakmayı başardık: Ülkemizin önemli
işçi konfederasyonları, demokratik kitle örgütleri kalabalık gruplar halinde Taksim'e çıktılar, emeğin bayramını kutladılar. Şarkılar söylendi, halaylar söylendi...
Çatışma manzaraları yok muydu? Vardı elbette; şiddetle flört eden sol örgütlerin varlıklarını hâlâ sürdürdüklerini o çatışmalar vesilesiyle bir kez daha öğrenmiş olduk. Son anda zarif bir jestte de bulundu güvenlik güçleri;
küçük örgütlerin en inatçısının 25-30 kişilik kalabalığına Kazancı Yokuşu girişinde toplanma izni verildi.
Türkiye'nin değişimini en çarpıcı biçimde sergileyen bir gelişmedir bu yılın 1 Mayıs kutlamaları...
'Devlet' dediğimiz aygıt yasakçıdır, höt zötçüdür, bir kez elde ettiği sathı terk etmeye kolayından yanaşmaz. Hemen her davranışı 'tehdit' değerlendirmesine dayandığından, dar tuttuğu
özgürlük alanlarını genişletmesi, bir kez koyduğu yasağı kaldırması, bir günü bayram olmaktan çıkarmışsa yeniden bayram ilân etmesi, neredeyse imkânsızdır.
Bu yıl Meclis tarafından yeniden 'bayram' olarak ilân edildi 1 Mayıs, işçilere gösteri yapma hakkı tanındı ve makul bir sayıda işçiye 32 yıldır 'tabu' haline dönüştürülen
Taksim Meydanı da açıldı. Değişimde, yıllardır bunu sağlama mücadelesi veren örgütlerin, onların haklarını savunan ve gereksiz tabulara karşı çıkanların payları var elbette; ancak devleti değişime zorlayan siyasi kadroları da takdir etmemiz şart.
İktidarıyla, muhalefetiyle...
Sonuç almada siyasi kadroların katkısı, başka tabular ve yasakların geride bırakılması için de çok önemli. Ak Parti ile
CHP, onların önaldığı konularda MHP, bir noktaya kadar DTP,
siyaset alanını, hak ve özgürlükleri genişletmeye karar verdiklerinde bunu gerçekleştirmede zorlanmayacaklardır.
1 Mayıs'ı bayram yapmayı, Taksim'i işçilere açmayı başaran siyaset kadroları bugünün Türkiyesi'ne yakışan bir anayasa hazırlamayı neden başaramasın? Başarabilir.
Türkiye'nin önünde en ciddi sorun 12
Eylül (1980) mantığını yansıtan anayasadır.
12 Eylülcüler, çözemedikleri sorunları yasaklamayı,
boyun eğdiremediği insanları cezalandırmayı yöntem olarak seçmişlerdi; 1982
Anayasası işte o mantığı yansıtan maddelerle dolu. Arada onca maddenin değiştirilmiş olmasına rağmen hem de... Maddesini değiştirdiğinizde ruhunu da değiştiremiyorsunuz ki...
Kapıdan baktıran martı, en zalim ay olan nisanı ve hep kanlı geçmesine bizi alıştıran mayısın başlangıcını geride bıraktık.
12 Eylül Anayasası'nı da bir geride bırakabilsek...