Fotoğrafı basan
gazetenin yayın yönetmeni “Annem olsaydı, onun da fotoğrafını basardım” diye savunmuş kendini; ama doğru bir
savunma değil bu:
Gazeteci vicdansız değildir çünkü... Hiçbir insan evlâdı, yakınlarından birini, vücudunun büyük bölümü çıplak ve sırtında kocaman bir bıçakla görmek istemez...
Gerçeğini de görmek istemez, gazete manşetine konulmuş fotoğrafını da...
Kadınlara karşı kullanılan şiddetin en uç noktasını fotoğrafla gözler önüne serip uyandıracağı tiksinti hissiyle konunun hassasiyetine dikkat çekmek istediklerini de gerekçe olarak sunuyor yayın yönetmeni...
Dokuz sütuna sürmanşet çekilmiş fotoğrafın bakanda tiksinti hissi uyandırdığı doğru da, böyle bir dikkat çekme yöntemini olumlayan bir gazetecilik anlayışı yok bugün...
Ciddi gazetecilikte de yok, bazılarının iddiası hilâfına tabloid veya magazin gazeteciliğinde de...
Kadını her gün aç gözlere en çıplak haliyle sunan zihniyet, işi sırtından bıçaklanmış çıplak kadın fotoğrafına kadar vardırdı. Nitekim en sert eleştiriler gazetenin bazı kadın yazarlarından geldi; sosyal medyada verdikleri ânında tepkiyi gazete sütunlarına
taşıma cesareti göstererek hem de...
Bugüne kadar çalıştığım gazetelerde olduğu gibi ‘Star’da da isteyen çalışanların sayfaları görmesini sağlayan bir çalışma düzeni var: Hazırlanan sayfalar günün ilerleyen saatlerinde bir köşede sergileniyor; birinci sayfa da aynı köşede hazırlanıyor. Gazetede olduğum günler uğrayıp çalışmalara ben de göz atıyorum; önerim olursa paylaşıyorum...
O fotoğraf nasıl oldu da gazeteye girebildi? Çalışanlardan kaçırılarak mı hazırlandı birinci sayfa? Peki ya o sayfayı hazırlayanlar; içlerinden tek kişi bile
itiraz etmedi mi? Yayın yönetmeni itirazlara
kulak asmadı diyelim, patron veya görevlendirdiği hukukçular da mı görmüyor baskıya girecek nüshayı?
Patron... Yayın yönetmeni... Birinci sayfayı hazırlayanlar... Sayfalar hazırlanırken görebilecek durumda olanlar... Hepsi birlikte, “Kocası tarafından sırtından bıçaklanmış çıplak kadın fotoğrafını en tepeden vererek ülkeyi sarsalım da kadına şiddet uygulamasından vazgeçilsin” diye mi düşündüler?
Yoksa bütün dert bir gazete daha fazla satmak da, o fotoğrafın ek okur getireceği mi
hesap edildi?
Eleştirenlerden bazısı “Pornoculuk” derken olayın bu yönüne işaret ediyorlar. Kadını istismarın varabileceği en aşırı boyut bu ve doğrusu
sosyal sorumluluk mesleği olan gazetecilik câmiası içerisinde yer alanlara bunu yakıştıramıyorum.
Rupert Murdoch’un kapatmak zorunda kaldığı ‘News of the
World’ (NoW) gazetesinin densizliği neydi hatırlıyor musunuz? Milly Dowler adlı bir
genç kız kaçırılmış ve sonradan cesedi bulunmuştu; NoW gazetesinden birileri kızın cep telefonundaki ses kayıtlarına girmiş ve gelen mesajları okuduktan sonra silmişti...
Hepsi bu kadar...
“
Gazetecilik bu değil” diye ayağa kalktı
İngiltere ve krizi iyi yönetemeyen patron Murdoch 168 yıllık gazeteyi kapatmak, yöneticilerini kovmak, kızın acılı ailesine 3 milyon Sterlin (yaklaşık 10 milyon TL) ödemek zorunda kaldı.
Türkiye iki gündür “Gazetecilik bu değil” diye bağırıyor. Bakalım bizde ne olacak?