BİRİNİ ÇÖZEN HEPSİNİ ÇÖZER

Galiba iki noktada bu rutin artık bozulmaya başladı:


Hep böyle olurdu: İçeride birileri “Türkiye yanlış yolda” tehdidini seslendirerek alarm ziline basınca dünyanın bir yerlerinde (çoğunlukla ABD'de) bir kurum ülkemizin geleceğiyle ilgili bir rapor yayınlar; alarm ziline basanlar raporda yazılanların kendilerini doğruladığını yeni bir mesaj olarak topluma sunardı... Galiba iki noktada bu rutin artık bozulmaya başladı: İlki, hakkımızda yazılan raporlarda fazlaca kötümser senaryolara yer verilmiyor; Standard and Poors gibi durduk yerde ülke notumuzu düşürenlere hak ettiği cevabı ise ekonomi camiası veriyor... İkincisi de, kötümser senaryolara kulak verenler çıksa bile, onların rapordan aktardıklarını başka kimse ciddiye alınmıyor. Sebebini burada kimbilir kaç kez okudunuz: Türkiye önü en açık, geleceği en parlak ülkelerden biridir ve bu gidişi durdurmak öyle kolay görünmüyor... Herkesin 'ekonomik kriz' yaygarasına kendini teslim ettiği bir ortamda 'parlak' bir gelecek tahmini ile toplum karşısına çıkmak kimilerine ters görünebilir. Olsun. Geleceğin bu yönde gerçekleşeceğini nasıl olsa hepimiz göreceğiz. Global krizin etkisi azalıp taşlar yeniden yerli yerine oturduğunda, karşımıza çıkacak tabloda, Türkiye en merkezî konumlardan birini işgal edecek... Ev ödevlerini ortalığın karmaşasına aldırmadan yerine getirmesi şartıyla... Türkiye'nin tez zamanda çözmesi gereken birkaç 'kendine özgü' sorunu var. Bunların hemen hepsi bugüne kadar uygulanan sistemle ilgili. 'Sistem' denildiğinde, anayasayla ve daha çok Anayasa Mahkemesi ve öteki yüksek yargı organlarıyla denetim altında tutulan yapıyı anlayacaksınız. En son üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmak için çıkartılan iki anayasa değişikliği, 'sistemin bekçisi' sayılan Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi; anayasa Anayasa Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediği halde... Başörtüsü sorununun çözümsüzlüğü bu yüzden sürüyor... Henüz 'sistemin bekçileri' ile sürtüşme durumuna gelinmediği için 'Kürt sorunu' ve 'Alevi hakları' gibi kronik diğer sorunların çözüme kavuşturulup kavuşturulamayacağını bilmiyoruz. Bildiğim tek şey şu: Bu iki sorun bir an önce çözülmezse Türkiye'nin ortalık yatıştığında kendini daha fazla belli edecek parlak geleceği bir hayli gecikebilecektir. Her iki sorunun nasıl çözülebileceği de ortada: 'Alevi hakları' için çözüm Ak Parti'nin ihtimamını bekliyor; başörtüsü yasağının yumuşaması için ise CHP'nin tavır değiştirmesi gerekiyor... Ak Parti Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapısı ve icraî fonksiyonlarını tartışmaya açmalı, CHP ise başlattığı 'çarşafa rozet' açılımını istismardan uzak samimi bir kapsamlı girişime dönüştürmeli... Üniversite eğitimleri engellenerek gelecekleri karartılan başörtülü genç kızlar süreç içerisinde 'muhafazakâr' partilerin sorunlarını çözmede yetersiz kaldıklarını gördüler; CHP'nin yeni girişimi onlar için bir umut kapısı sayılabilir. Aleviler de yıllardır rotasından şaşmadıkları halde CHP'nin 'Alevi hakları' konusunda fazla duyarlı olmadığını herhalde anlamış olmalılar; onların taleplerinin yerine gelmesi Ak Parti'nin anlayış göstermesine bağlı... Ak Parti, CHP başörtüsünü üniversitelerde de 'siyasî simge' saymaktan uzak dursa bile 'Alevi hakları' konusunu ihmal etmemelidir. Aslında 'din' ve 'dine bakış' ile bir biçimde ilintili bütün sorunları aklı başında bir yaklaşımla çözmek mümkündür: Alevilerin sorununu çözmeye çabalayan muhafazakâr bir hükümet, yapısal dönüşümü sağlayarak bunu başarabilirse, İmam Hatip Okullarından üniversitelerdeki başörtülülere kadar uzanan lâiklikle ilgili diğer sorunların da “CHP'li veya CHP'siz” çözüldüğünü görecektir. Ha gayret...
<< Önceki Haber BİRİNİ ÇÖZEN HEPSİNİ ÇÖZER Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER