Sürmeli yeşil gözlerinde ürkek bir bakış, utangaç...Tatlı bir gülümseme esmer yüzünde....Belli ki rengarenk kıyafeti gibi
küçük dünyası...Çıplak ayaklarında varlığı yokluğu belli olmayan eski bir
terlik...Dirseklerine kadar kınalı kolları.. Süslemeli küçük elleri; bomboş...Ama gülümsüyor Alina...
Kabil nehrinin kenarında sel sularının köprüleri aştığına şahit olan çocuklar...Yıkılmış evler, toz
duman arasında rengarenk hayalleri ile gezinen çocuklar...Bayramda bir
şeker ile dünyaların kendisinin olduğu masumlar…Gözlerine baktığımda gördüm…
Pakistan'ın pak, cömert, onurlu çocuklarını…
Nisatta’da 17 yaşında esmer bir delikanlı...Elinde kriket sopası, gözü topta..Kriket takımı kurmuş tozlu, yıkık köy meydanlarında...Açık sözlü, cesur...”Biz zayıf bir takımız,
İngiltere güçlü” diyor. “Support
Turkey, not US NGO's” (Türk STK’larını destekliyoruz, ABD’ninkileri değil) diyor gözlerinde
Türkiye sevgisi... Adı Zakirullah...
Peşaver yolunda bir
şoför... Adı
Muhammed…Uzun entarisi ile düşünceli yüzünde hüzün dolu bir gülümseme...Yol uzun ve zorlu… Pakistan'dan Afganistan'a sevkiyat yapan, saldırıya uğramış NATO
tankerlerinin önünden geçiyoruz...Yol kenarına saçılmış onlarca simsiyah olmuş tanker, bölgedeki güvenlik tehdidinin de delili aynı zamanda .... Onlarca kişinin öldüğü
cami saldırısı aslında insansız hava araçlarının işi diyor yorgun bir bakışla...Sel
yardımları deyince umutsuz bir gülümseme yüzünde...Devlete verilen yardımların halka ulaştırılmasında sıkıntılar yaşanıyor diyor...
Yolsuzluk diyor, rüşvet diyor, iç çekiyor...
Beşir adında 45-50 yaşlarında Pakistanlı bir milletvekili…Beyazlamış sakalı, hayranlık ve şükran dolu bakışıyla, Türkiye diyor, bize yardımı en hızlı getiren
ülke… Kardeşlerimiz sarıyor yaralarımızı diyor...Ülkesinde savaş meydanlarını andıran manzaralar karşısında da oldukça tedirgin ve üzüntülü... NATO kuvvetleri ile Pakistan ordusu arasındaki koordinasyonsuzluktan şikayetçi…Onlarca
sivil ölüyor hergün diyor, içinin acıdığı her halinden belli…Sitemle, bırakın biz halledelim diyor…
Peşaver’de geniş bahçeli taş bir ev…Avluda Gülsüm adında bir ağa eşi…Samimi ve sevgi dolu bir tavırla karşılıyor bizi... Pembe şalı,
bilge bakışı, güçlü duruşuyla otoriter bir hanımağa…Bir el işareti ile diziliyor hizmetliler, bir bakışıyla ikramlar başlıyor…Annesine inat sessiz kızı, sevmem siyaseti diyor, kenara çekiliyor…Hanımağa ise dertli…
Rüşvet ve yolsuzluktan yakınıyor...Yakında siyasette beni de göreceksiniz diyor..
Hayrabad kasabasında selzedelere yardım için çabalayan bir Türk… Mehmet isminde bir öğretmen...Kilometrelerce uzaktan gelmiş… Yaşıyor gurbeti yıllardır, bayramda da uzak ailesinden…Bu eyaletteki 30 milyon insanın yüzde 70'i yokluk çekiyor diyor…
Pakistan'da milyonlarca insan “Kimse Yok mu” diyor...İki binden fazla kişinin hayatını kaybettiği selin ardından harabeye dönmüş sokaklarda Türkiye’den gelecek yardımlar gözleniyor sabırsızlıkla...En yakın gördüğü dostuna güveniyor milyonlarca Pakistanlı...Türk kardeşlerinden bekliyor gelecek yardımları...
İslamabad'da Alamgir adında Pakistanlı bir iş adamı...Gözleri dolu,
Türk okulları diyor, dürüst olmak gerekirse, Türk Büyükelçiliğinin 60 yılda yaptığını, 2-3 yılda gerçekleştirmeyi başardı burada diyor, yürekten teşekkür ediyor...Gönüllerde Türkiye sevgisi…Karşılıksız, samimi… Muhammed İkbal'in sesi yankılanıyor Minare-i Pakistan'da...