Kabahat muhtemelen bende zira hala
Hürriyet gazetesini ciddiye alıyor ve okuyorum.
Neden “kabahat hala bende” dediğimin somut bir örneğini vermeye çalışacağım.
Dörtyol olaylarının detaylarını okurlarımız biliyor, bu nedenden bir kez daha anlatmıyorum.
Dört polisin şehit edilmesinde kullanılan arabası gasbedilen MHP Belediye
Meclis üyesi
Bestami Kılınç olaydan sonra uzun bir açıklama yapıyor, tüm açıklamaları videoyo çekiliyor ve bu açıklamalar 31 Temmuz günü gazetelerin manşetlerine yansıyor.
Hürriyet gazetesinin 31 Temmuz günkü manşetinde de Bestami Kılınç’ın bir sözü var: “Keşke ben de ölseydim”.
Allah gecinden versin zira Bestami Bey’in konuşmasına bu ülkenin çok ihtiyacı var.
Bestami Bey, videolara da yansıyan konuşmasında, dağa doğru çıkarken önce Jitem görevlilerini gördüğünü, bir-iki laf ettiklerini, sonra yola devam ederken
PKK elemanları tarafından arabasının gasbedildiğini söylüyor.
Bu ifadeler videoda var.
Ancak, Hürriyet gazetesi nedense bu hikayenin Jitem ayağını görmezden geliyor, 31 Temmuz günkü nüshada bu bölüm hiç yer almıyor.
Gazetenin manşete çektiği konu Bestami Bey’in olaydan duyduğu üzüntü nedeniyle ölmek istediği.
Daha sonra olayar başka bir
görünüm alıyor, MHP’li Bestami Bey’in Jitem’le çok iç içe biri olduğu anlaşılıyor; Bestami Bey bir tür Erhan
Tuncel (
Hrant Dink cinayeti).
Hürriyet gazetesi meselenin en can alıcı noktası olan Bestami Bey-Jitem
buluşması ya da karşılaşmasına 31 Temmuz günü neden değinmiyor?
Bu buluşmayı Hürriyet gazetesi yönetimi önemli görmedi ise ortada çok ciddi bir gazatecilik hatası var demektir ama bendeniz
bu ihtimali çok ciddiye almıyorum zira bu hatayı gazetecilik bölümleri birinci
sınıf öğrencileri bile yapmaz.
İkinci ihtimal ise bu konuyu, dört polisin şehit edilmesinden hemen önce Bestami Bey-Jitem buluşmasını Hürriyet’in bırakın ön plana çıkarmak, gözlerden saklamak istemesi.
Açıkçası bu ihtimal bana çok daha güçlü görünüyor ama bu ihtimalin güçlü olması da başlı başına bir skandal.
Oysa aynı gün,
Taraf gazetesinin başlığı “Dörtyol’da Jitem parmağı” olarak atılmış.
Star gazetesinin manşeti de “Baskın öncesi tuhaf bir buluşma” şeklinde.
Star ve Taraf gazetelerinin olanakları, kadroları, tecrübeleri, haber ağları Hürriyet gazetesinin olanakları yanında çok cılız kalır.
Üstelik Hürriyet gazetesi yazarları bu son iki gazete ve daha da başkaları için son zamanlarda
yandaş basın nitelemesini hiç çekinmeden kullanabiliyorlar.
ANCAK, 31 Temmuz günkü gazetelerin ve özellikle bu üç gazetenin, Hürriyet, Star ve Taraf, manşetlerine baktığınızda ortada başka ama çok daha ciddi bir sorunun varlığı göze çarpıyor.
Star, Taraf ve başka gazeteler için, doğru ya da yanlış, yandaş basın nitelemesi yapılıyor; burada kullanılan yandaş kelimesi siyasi iktidarla yakınlık anlamında.
Peki Hürriyet gazetesinin 31 Temmuz günkü manşeti nasıl bir yandaşlığa işaret ediyor acaba?
Bu yandaşlık karanlık güçlerle, Jitem’le, insanların birbirini kesmesi için düzenlenen pis komplolarla, Çorum’la, Kahramanmaraş’la, Madımak’la, bir kayalık yüzünden yunan savaşı çıkarmak isteyenlerle mi yandaşlık acaba?
31 Temmuz günkü Hürriyet gazetesi manşeti doğrusu çok öğretici.