Seçimlere yaklaşık on gün kaldı;
gündemin çok yoğun olması normal.
Hoş,
seçim olmasa da, bizde gündem hep yoğun.
Kaset meselesi, Arınç-
Boyner tartışması (!),
seçim anketleri, siyaseti dizayn dedikoduları,
PKK meselesi, tatbikat iptali skandalı, ifade veren
generaller, sınav tartışmaları, Başbakan’ın entelektüeller değerlendirmesi, vs..
Bunların tümü önemli konular; seçimlere on gün kala tartışılması kadar
doğal bir şey olamaz.
Ancak, tüm bu konuların, bırakın bir seneyi, PKK meselesi hariç seçim sonrası bile hemen unutulacağını, gündemden çekileceğini söylemek çok yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Yerlerini de muhtemelen yepyeni konular alacak, bu “yepyeni” konular da mesela yeni hükümet kurulduktan biraz sonra yerlerini yine yenilerine bırakacaklar.
Ve bu işler de böyle sürüp gidecek; bu da yine çok normal.
Ama, bu çok yakıcı (!) konular akıp giderken arkada kalan, pek ön plana çıkarılmayan sabiteler de var.
Bazı konular çok hızlı tartışılıyor, çok çabuk eskiyor, yerlerini yenileri alıyor ama bazı sabiteler hep oradalar, hiç değişmiyorlar.
Bu sabiteler çok önemli, ama ilginçtir, önemleri ölçüsünde de asla gündemde değiller.
Sözlükler sabite kavramını şöyle tanımlıyorlar: “Bir formülde geçen ve önceden belirlenmiş bulunan değişmez nicelik”.
Hızlı akan giden gündem de önemli ama en önemlisi sabiteleri tartışabilmek.
Ama nedense sabiteler hiç tartışılmıyorlar.
Bazı konuları açmaya gayret edelim.
MHP
kasetleri mi, siyaseti bu kasetler üzerinden dizayn etmeye çalışmak mı, PKK eylemleri mi daha önemlidir, yoksa Anayasa’nın 66. Maddesi mi?
Anayasanın 66. Maddesi her vatandaşımızı “türk” yapan ünlü madde.
MHP kasetlerini, PKK’yı tartışıyoruz ama seçim öncesi, muhtemelen yeni yapılacak Anayasa’dan önce, Anayasa’nın o berbat 66. Maddesini tartışan kimse görüyor muyuz?
Muhafazakarlığı tartışıyoruz, porno siteler yasaklansın mı yasaklanmasın mı diye tartışıyoruz ama Anayasa’nın yine o berbat ünlü 136. Maddesini yani
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı tartışabiliyor muyuz?
Demokrasiyi tartışıyoruz, ifade vermeye giden ve gitmeyen generalleri tartışıyoruz, Balyoz’u, Ergenekon’u tartışıyoruz da nedense yine Anayasa’nın 117. Maddesini, yani
Genelkurmay Başkanlığı’nın statüsünü havada bırakan o tuhaf maddeyi nedense hiç tartışmıyoruz.
YGS’yi, şifreleri, ÖSYM’yi, YÖK’ü tartışıyoruz da “Talim ve Terbiye Kurulu’nu” hiç konuşmuyoruz; çocuklarımız Talim ve Terbiye Kurulu’nun belirlediği o anlamsız, saçma, çağdışı çerçeve içinde yetiştirildikleri sürece sınavlarda şifre olsa ne olur, olmasa ne olur gibi bir soruyu kimse sormuyor.
Basında Talim ve Terbiye Kurulu’nun tartışıldığını hiç görüyor muyuz?
İşte size rastgele seçtiğim dört sabite: Anayasanın 66. Maddesi yani vatandaş eşittir türk mantığı,
Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasanın 117. Maddesi yani Genelkurmay Başkanlığı’nı bırakın MSB’ye, Başbakanlığa bile bağlamayan ünlü madde ve o berbat milli eğitim ideolojisini üretme ve sürdürmeden sorumlu Talim ve Terbiye Kurulu.
Bu sabiteler mi daha önemli yoksa Arınç-Boyner tartışması ya da kasetler mi?