Yazıma tüm okuyucuların
Bayram’ını kutlayarak başlıyorum.
Perşembe günü (dün) yazı günüm olmadığı için bayram tebriğimi bugüne ertelemek zorunda kaldım, özür diliyorum.
Bu yazdığım yazı ise
referandumdan önce yazdığım son yazı; Cumartesi Futbol yazım var, Pazar ise Eğitim yazım, zaten Pazar günü
seçim yasakları devreye giriyor.
İki gün önce e-
posta kutuma
GENAR Araştırma, Danışmanlık ve Eğitim Şirketi’nin yaptığı bir
referandum anketi sonucu geldi.
Bu araştırmanın
evetler-hayırlar dağılım sonucu çok ilginç değil; evetlerin yüzde 54, hayırların yüzde 46 oranında çıkacağı konusunda bir tahmin var ama zaten bu sonuç başka anketlerde de üç aşağı-beş yukarı böyle çıkıyor.
GENAR’ın araştırmasında çok daha ilgimi çeken bilgiler bana gelen e-postanın 26. sahifesindeki “demografik özelliklere göre
seçmenin referandumdaki oy dağılımı” bölümünde.
Bu sahifede seçmenin eğitim ve gelir düzeylerine göre evet ve hayır oylarının dağılımı yer alıyor.
Önce eğitim kısmından başlayalım.
Bir okulu bitirmemiş seçmenlerde evet oyları yüzde yetmişe tırmanırken, ilkokul,
ilköğretim mezunlarında evetler yüzde 58 düzeyinde, lise mezunlarında evetler ve hayırlar yüzde 50-50 eşitleniyor, üniversite mezunları arasında ise evetler yüzde 35’e kadar düşüyor.
Seçmenin gelir düzeyine göre oy dağılımı da ilginç.
Alt gelir gruplarında evetler yüzde 56 iken, orta gelir gruplarında evetler yüzde 53, üst gelir gruplarında ise evetler yüzde 43’e düşüyor.
Sonuçlar kararsızlar dağıtıldıktan sonra verildiği için yukarıdaki oranları yüze tamamlayan oranlar da hayırlara tekabül ediyorlar.
Bu sonuçları siyasetçilerin ve özellikle de
CHP yöneticilerinin çok iyi
analiz etmeleri gerekiyor kanısındayım; kendine sol (!), sosyal demokrat (!) diyen CHP’nin böyle bir tablo ile karşı karşıya olması mutlaka
Cumhuriyet tarihinin iyi bir analizini gerektiriyor.
Bu sonuçlar yeni değil, çok önceden beri bilinen gerçekler; varoşların, periferinin, daha fakir bölgelerin AK Parti’ye (geçmişte de DP’ye, AP’ye, ANAP’a), daha zengin bölgelerin, büyük kentlerin en müreffeh mahallelerinin de CHP’ye oy verdikleri herkesin malumu.
Nişantaşı,
Etiler,
Bebek, Erenköy, Alsancak,
Çankaya takılması hiç de yanlış değil.
Eğitimle gelir arasında da doğrudan bir ilişki olduğu için düşük eğitim seviyelerindeki
oy verme tarzıyla, düşük ve orta gelir gruplarının oy verme tarzlarının örtüşmesi çok normal.
Yukarıdaki tabloyu İKİ biçimde
okumak mümkün.
Birinci okuma biçimi CHP’nin geleneksel okuma biçimi: seçmenin geliri, eğitim düzeyi yani bilinci (!) arttıkça CHP’ye yönelim yükseliyor, fakir ve cahil seçmen ise AK Parti’ye (DP’ye, AP’ye, ANAP’a) yöneliyor.
Bu analizin (!) özü halkın cehaleti nedeniyle doğruyu bulamamasına ve fakir halkın kandırılmasına dayalı.
Bu okuma tarzı yeni değil, 1950’den beri biliyoruz ama değişen
Türkiye ve dünya koşullarına rağmen sandıkta CHP’nin yüzünün gülmesini sağlamıyor.
İkinci okuma ise henüz çok netleşmemiş bir okuma; Cumhuriyet değerleri-
demokrasi çekişmesinin özünde bir sınıfsal çekişme, bir gelir bölüşümü kavgası olduğu temeline dayanıyor ama
doğal olarak mesele bu kadar basit değil, çok daha karmaşık.
Meselenin bir de eğitim ideolojisi ayağı var ki, seçim-referandum yasaklarına takılmaz isek, bu konuyu Pazar günü U2 konseri üzerinden ele almak istiyorum.