Bir iktisatçı olarak bazı meselelerin önümüzdeki yirmi sene içinde nasıl evrileceğini doğrusu çok merak ediyorum.
Önümüzdeki yirmi sene içinde nasıl evrileceğini merak ettiğim konuların başında Çin ekonomisi geliyor.
Çin ekonomisi son senelerde belirgin bir başarının altına
imza atıyor.
İstatistiki güvenilirlik sorunlarından bahsedilse dahi Çin ekonomisinin son senelerdeki
büyüme oranları kıskandırıcı.
Söz konusu büyüme oranlarının yüksekliğine paralel olarak da çinlilerin yaşama standartlarında yine çok belirgin bir iyileşme var.
Belki de en önemlisi, beşeri
sermaye birikimi konusunda çok önemli adımlar atıyorlar.
İşler iyi gidiyor gibi gözüküyor, küresel krizden de az etkilendiler.
ANCAK, bu yüksek büyüme oranlarının sürdürülebilirliği konusunda bazı iktisatçıların, en azından benim bazı tereddütlerim var.
Bu tereddütlerim de yuanın dolar ya da
avro karşısındaki değeri gibi konulardan değil çok daha yapısal bir alandan kaynaklanıyor
Süreç mutlaka durur demiyorum ama kanımca ortada ciddi teorik meseleler var.
Bu sene
Nobel Barış Ödülü bir çinliye, Liu Xiaobo’ya verildi.
Liu Xiaobo ise Çin’de
hapis yatan bir edebiyat profesörü.
Nobel Barış Ödülüne layık görüldüğü duyulur duyulmaz da ücra bir yerde başka bir hapishaneye nakledilmiş.
54 yaşında olan edebiyat profesörü yazar Liu Şiaobo’nun, Çin’de geniş kapsamlı siyasi reformları, çok partili demokratik
sistem ile birlikte ifade özgürlüğünü savunduğu için hapiste.
Kırk sene önce, sanayi ekonomisi döneminde bu belki olabilir idi.
Bu belki olabilir dediğim istikrarlı bir büyüme ile baskıcı bir siyasal rejimin birlikteliği.
Sanayi sonrası
toplumlarda, bilgi ekonomisinin belirleyici olduğu çağımızda ifade özgürlüğünün sınırlanabildiği bir
ülkede sürdürülebilir bir büyüme mümkün müdür?
Benim bildiklerim, öğrendiklerim bunun mümkün olamayacağını söylüyor.
Youtube’ü, google’ı
yasaklayan, Nobel Barış Ödülü sahibi profesörünü hapse atan bir ülkenin yaratıcılığın belirleyici olacağı ekonomide orta vadede başarı şansı nedir?
Öte yandan ise Çin’in kıskandırıcı büyüme oranları, şayet istatistiki güvenilirlik sorunları yoksa, ortada.
Bu çelişki bir iktisatçı olarak beni büyük bir meraka sürüklüyor.
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla misali, Türkiye’de de Youtube’e
ulaşım yasak, google ile etrafta dedikodular dolaşıyor, tek Nobel Ödüllü yurttaşımız ülke içinde ancak polis korumasıyla dolaşıyor ve biz de bilgi ekonomisini yakalamaya çalıştığımızı iddia ediyoruz.
Önemli olan Youtube’ün ya da google’ın mevcut mevzuata uyması değil, mevzuatımızı google’a, Youtube’e, bilgi ekonomisine göre düzenlemek.
KANIMCA, Çin büyük bir hatayı şimdilik
fatura ödemeden götürüyor.
Yakın gelecekte bu ülke ya piyasa ekonomisinin gerektirdiği açık toplum modeline yumuşak geçiş yapacak ya da ekonomide büyük bir felakete sürüklenecek.
Diye düşünüyorum.