Ayhan Çarkın çok önemli şeyler söylüyor.
Türkiye’nin ve özellikle 90’lı senelerin bütün devlet çirkefi ortaya dökülüyor.
Daha da dökülebilecek.
Ayhan Çarkın’a itirafçı statüsü verilir ve gerçekten bir hayat garantisi üretilebilir ise Ayhan Çarkın daha başka şeyler de söyleyebilir.
Bir insanın vicdani rahatsızlığı anlaşılan bir dönemin, özellikle 90’lı senelerin pisliklerini hepimizin önüne dökebilecek.
Ayhan Çarkın iyi bir örnek oluşturur ise 90’lı yıllara ilişkin başka Ayhan Çarkın’ların da ortaya çıkması ve konuşması
sürpriz olmaz.
Geçtiğimiz günlerde Emekli
Koramiral Sayın
Atilla Kıyat’ın bir açıklaması bu sürecin en önemli halkalarından biri idi.
Sayın Kıyat 90’lı senelerin
faili meçhul (!)
cinayetleriyle ilgili bir açıklama yaparken tetikçilerin bu işleri çok ama çok yukarılardan emir almadan yapamayacağını, ahlaken, hukuken esas bu yukarılara gidilmesi gerektiğini ifade ediyordu.
Hatırladığım kadarıyla, bu açıklama sonrası, bir savcı bilgisine başvurdu.
Sonra ne oldu izleyemedim, bilemiyorum.
Hem Sayın Atilla Kıyat, hem de Ayhan Çarkın çok yukarıları, mesela Cumhurbaşkanı’nın yönettiği Milli
Güvenlik Kurulu’nu MGK) adres gösteriyorlar.
Ayhan Çarkın açık açık söylüyor.
MGK anayasal bir kurum; Anayasamızın 118. maddesi görev,
yetki ve sorumluluklarını tanımlıyor.
Bunların arasında, MGK yasasını da okumuşumdur, cinayet işlemek yoktur ve olamaz.
Ancak, tetikçiler ve meseleye daha geniş açıdan bakanlar maalesef bir
cinayetler silsilesinde bu kurumun (MGK) adını geçirebiliyorlar.
MGK arşivleri herhalde “
devlet sırrı”, “devlet güvenliği” kapsamında kapalıdırlar.
Araştırmacılara da herhalde en
erken kırk ya da elli sene sonra açılırlar.
Ancak, ortaya atılan iddialar çok vahimdir, MGK’nın anayasal ve yasal fonksiyonlarıyla bir ilişkileri yoktur, olamaz, olmamalıdır.
Bir cinayet emrinin, nedeni ne olursa olsun, devlet sırrı ya da devlet güvenliği kapsamında koruma altına alınması düşünülemez, düşünülmemelidir.
Yetkili
mahkemelerin,
mahkeme kararı çıkarıp, söz konusu iddiaların ve arşivlerin üzerine gitmelerinde hepimizin geleceği açısından büyük fayda vardır.
Anılan dönemin Cumhurbaşkanı yani Sayın Süleyman
Demirel aramızdadır,
Başbakan ile polemik yapacak, ilginçtir,
Ergenekon davasında yargılanan bir kişiyi TBMM’ye
CHP üzerinden kendi kontenjanından gönderecek kadar sağlıklı ve aktiftir.
İnternetten MGK genel sekreterleri diye girerseniz de 1993-2002 dönemi genel sekreterlik görevlerini üstlenmiş paşalarımızı görürsünüz; yanılmıyor isem zaten birisi şu anda Ergenekon davasında
tutuklu.
Ayhan Çarkın’ın MGK itiraflarından sonra umarım köşelerini Ergenekon’a kiralamış yazarlar, faili meçhuller üzerinden meseleyi bir kez daha düşünürler.
Biz yine esas konumuza gelelim.
Cinayetler il
e devlet çıkarı bir arada düşünülemez.
Cinayetler de, çok eskiden beri biliyoruz, uyuşturucu parasını kürt mafyasının elinden alıp millileştirme cinayetleri.
Böyle bir şeyin devlet sırrı da olamaz.
Mahkemeler, hakimler, belirli bir
gizlilik çerçevesi içinde ilgili arşivleri taramalıdırlar.
Sayın Mehmet Ağar’ın rahmetli Uğur Mumcu’nun eşine televizyonda söylediği “Bir tuğlayı çekersek
duvar üstümüze yıkılır”ına geliyoruz galiba.