Bugün 28
Şubat’ın yıldönümü. Çok şey yazılabilir, çok şey söylenebilir, ben de bir şeyler yazabilirim ama bu kez sözü yine
Hürriyet gazetesine, 1997 senesinin herhangi bir
Ertuğrul Özkök yazısına bırakmak istiyorum.
Hürriyet gazetesinin o çok güzel internet arşivi maalesef ve nedense 1997 senesinin
Ağustos ayından daha geri gitmediği için ben
deniz de
Eylül ayından bir yazı, mesela
11 Eylül 1997 tarihli, “Bir haberin hikayesi” başlıklı bir Özkök yazısını aktarıyorum.
O günden bu güne alınan mesafeye
Türkiye ve Hürriyet gazetesi adına
şapka çıkarmak lazım .
Sütundaki yer nedeniyle yazıdan alıntılar, kısaltmalar yaparak aktarıyorum:
“Kokteylde, askerlerin irtica olayını halen yakın takipte tuttukları havası hakimmiş. Ancak Sarıkaya’nın yazısında ilginç başka ayrıntılar da vardı. Askerlerin Yılmaz’a iki kişi göndererek bir birfing verdiği, Yılmaz’ın ise daha fazla zorlama olduğu takdirde, şişenin dibinin patlayacağını söylediği belirtiliyordu.
Başbakan Yılmaz dün kendisine herhangi bir heyetin gelmediğini söyledi. Ayrıca öğleden sonra
Genelkurmay da, benzer bir açıklama yaptı. Bütün bunlardan, haberin her iki tarafta da hassasiyet yarattığı sonucu çıkıyor. Anlaşılan askerlerin, bazı şikâyetlerinin bu şekilde yansımasından rahatsızlık duydukları anlaşılyor. Yani, haberin, onların amaçlarını aşacak şekilde yansıdığını düşünüyorlar. Olayın perde arkasında ne var? Bunu daha iyi kavramak için geriye dönelim. Kendi yaşadığım iki olayı aktarayım. Birincisi, Yılmaz hükümetinin kurulduğu güne ait. O gün
Hürriyet Gazetesi şu başlıkla çıkıyordu “Silahsız Kuvvetlerin Zaferi” O sabah Cumhurbaşkanı
Demirel telefon edip, bu manşeti çok beğendiğini söylemişti. Ama, askeri kanatta hava öyle değildi. Üst düzey bir
komutan biraz buruk sesle telefon açıp, “Çok çabuk unutulduk” diyordu. Yani, Refahyol
Hükümeti’nin gidişinde, kendi rollerinin minimize edildiği duygusunu taşıyorlardı. O gün bu sözlerden, askerlerin ilgisinin devam ettiği izlenimini almıştım. Bundan bir süre sonra ikinci bir olayı daha yaşadık. Genelkurmay Başkanlığı’nın yeni hükümete brifing verişinin ertesi günü Yılmaz,
Bulgaristan Cumhurbaşkanı onuruna bir
akşam yemeği verdi. Yemekten önce yaptığımız sohbet sırasında Başbakan Yılmaz, bize bir gün önceki brifingi anlattı.
Brifingden sonra bir ara Başbakan Yılmaz,
Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit ve
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı
Karadayı baş başa kalıp konuşmuşlar. Bu sohbet sırasında Yılmaz,
Batı Çalışma Grubu konusunu açmış. Diplomatik bir dille, BÇG’nin faaliyetlerinin sona erdirilip erdirilemeyeceğini sormuş. Karadayı da, aynı diplomatik dille şu cevabı vermiş: “Bu hükümet kuruluncaya kadar irtica bizim görev alanımıza giriyordu. Bundan sonra sadece ilgi alanımıza giriyor.” Yılmaz, BÇG’nin faaliyetinin sona ereceği işaretini veriyordu. Ancak, yazının çıktığının ertesi günü, Genelkurmay’ın eski
komuta kademesinin üyelerinin BÇG’nin faaliyetinin durdurulmadığını söylediklerini öğrendik. Nitekim eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Güven Erkaya, daha sonra meslektaşımız
Yavuz Donat’la yaptığı sohbette, BÇG’nin faaliyetine devam ettiği mesajını vermişti. Yani bu konuda bir görüş ayrılığı söz konusuydu. Ancak dün
Ankara çevrelerinden aldığım bilgi, bu görüş ayrılığının derin bir çelişki haline gelmediğini gösteriyor. Bu habere gösterilen tepki, askerlerin hükümetle bir çelişki içinde görünmekten rahatsız olduğunu ortaya koyuyor. Yani kulaklara fısıldanan bazı sözler, Genelkurmay’ın resmi görüşü haline dönüşmemiş. Bu arada, öğrendiğim bir şey daha var. Genelkurmay’ın komuta kademesi, artık konuşmama kararı almış.”
1997-2011; alınan mesafe gerçekten muhteşem (E.K.).