Hakkâri'de köylüleri taşıyan minibüse kurulan bombalı tuzağın barışa ve huzura
mayın döşediğinden kimsenin şüphesi yok.
Saldırı, her şeyden önce sivillere yönelik gerçekleştiriliyor. Özellikle
bölgede
toplum tepkisi ve duyarlılık artacaktır.
Saldırı,
PKK destekli boykota en fazla destek veren Hakkâri'de gerçekleşiyor.
Saldırı için seçilen bölge
referandum öncesi 9 PKK'lının öldürüldüğü yer.
Saldırı, kalıcı barışa çıkar yol bulmak için bölgede temaslarda bulunan Ahtisari'nin ziyaretinin hemen ardından yapılıyor.
Saldırı, PKK'nın ilan ettiği sözde tek taraflı
ateşkes süresinin 20 Eylül'de dolmasından önce düzenleniyor.
Saldırı, bölgede 5 günlük okul boykotu ilanının ardından geliyor.
Saldırı, BDP eş başkanı Demirtaş ile
Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek arasında kararlaştırılan görüşmenin arifesinde gerçekleşiyor.
Sonuç olarak saldırının zamanlaması barışa mayın döşemek isteyenler için muhteşem.
Kim yapmış olabilir?
Ergenekon,
derin devlet, derin PKK, PKK ya da dış istihbarat
örgütleri...
Herhangi biri yapmış olabilir.
Bunların hepsinin örneklerine şahit olduk.
Ancak şimdilik veriler PKK'ya götürüyor.
PKK içerisinde eylemsizlik karşıtı grupların operasyonu da olabilir.
Terör örgütü elemanlarının dinlemeye takılan
telefon konuşmaları ortada.
Terör örgütünün bölge halkına yönelik saldırılar yapması yeni değil.
Bunların çoğunu da üstlenmediği biliniyor.
Yine PKK'nın ilan ettiği ateşkes süresi içerisinde düzenlediği ilk saldırı da bu değil.
Geçmişte
33 er olayı, yakın zamanda Reşadiye baskını ortada.
Ancak örgüt, uluslararası desteğini ve tabanını kaybettikçe hırçınlaşıyor.
Şiddet yoluyla halkı korku sarmalı içinde tutmaya çalışıyor.
Şiddet politikasına destek vermeyen
Özdemir kardeşlerin geçtiğimiz ay Batman'da mayınla öldürülmesi ve yine referandumda "
evet" desteğini açıklayan
işadamı Raif Türk'ün
mermer ocağı ve iş makinelerinin yakılması gibi... Şimdi bunlara
Hakkari de eklendi.
Halka yönelik saldırılar, PKK'nın varlığını bölge insanının huzuru ve refahının üzerinde gördüğünü gösteriyor.
Terör örgütünün şiddeti merkeze alan, bölge halkını yok sayan bu politikası, ilgi
çekici şekilde BDP'nin varlığını zayıflatıyor, anlamsızlaştırıyor.
BDP yönetimi Batman'daki Özdemir kardeşlerin mayınla öldürülmesine tepki gösterdikleri gibi, Raif Türk'ün mermer fabrikası baskınından rahatsızlar.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman
Baydemir mermer fabrikasına baskınla ilgili şöyle diyor;
"Yıllarca bu insanlar düşüncelerini özgürce ifade etsin diye bedel ödedik. En çok da örgütün kendisi ödedi. Şimdi bir insanı fikrinden dolayı cezalandırmak kendimizle çelişmektir."
Hakkâri baskınına da Baydemir'in bakışı farklı: "Ne zaman ki bu
Kürt sorununda müzakere,
diyalog zeminine yakınlaşır, yaklaşılırsa karanlık eller devreye giriyor, Hakkâri'de olduğu gibi. Şiddetle kınıyorum, lanetliyorum, olamaz böyle bir şey."
Baydemir'in sözleri aslında BDP'nin siyasi parti olarak iç sesini yansıtıyor.
Ankara'da bakanlarla görüşmeleri PKK tahriki nedeniyle gerçekleşmeyen BDP'nin, Kandil'in barışı ve siyasi çözümü tıkayan bu yaklaşımlarından memnun olması beklenemez.
Ancak BDP, ters düştüğü bu saldırıları PKK'nın yaptığı ortaya çıkınca aynı şekilde tepki koymaktan ya da lanetlemekten kaçınıyor.
Oysa BDP'nin kalıcı barışın tesisinde rol oynayabilmesi için örgütün şiddet politikalarından kendisini net şekilde soyutlaması gerekiyor.
BDP farkında mı bilmiyorum ama PKK bu tür saldırılarla partinin de altını oyuyor.