Hâlâ da öyleyim.
Ancak MHP lideri Devlet Bahçeli'nin aşırı sert üslupla yaptığı açıklamalar umut kırıcı.
Sadece hükümete değil, "devletin zirvesi"ne de tepki koyuyor.
Hâlbuki Bahçeli,
Başbakan Yardımcısı olarak koalisyonda görev alırken çok kritik kararlara "devlet
politikası" gereği
imza atmıştı.
İdam, o dönemde kaldırıldı.
Yani "Hapisteki
Öcalan PKK'yı
kontrol altında tutabilsin" diye kaldırıldı.
"
Rahşan Affı" olarak bilinen çalışmanın da altında imzası var.
Kamu yararı halinde "genel affa" da karşı olmadığı ortada.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan randevu bile vermezken DTP'li vekiller ile Meclis'te tokalaştı.
Diyaloğa karşı olduğu söylenemez.
Peki bu sert tepkinin nedeni ne?
Birincisi,
açılım sürecini yürütmekle sorumlu isimler, MHP'yi danışma mekanizmasına dahil etmeyi başaramadılar.
Sürecin içerisinde yer alamayınca, onlar da karşısında yer aldı.
Kürt Çalıştayı'na katılan 12 gazeteci için söylenen sevimsiz "12 kötü adam" benzetmesi bunun yansıması.
MHP'nin kendisini dışlaması,
Türkiye'de toplumsal barışın tesisi adına büyük eksiklik.
Ancak "keskin
sirke küpüne zarar" misali MHP de bu süreçten yara alacaktır.
İkincisi, MHP, Kürt
açılımının oluşturacağı tepki oylarına talip.
Bu sebeple de "Kürt açılımı"nın ne olduğunu dahi görmeden sürece çok sert
eleştiri yöneltiyorlar.
Ne olduğu henüz belli olmayan Kürt açılımının, "Türkiye'yi böleceğini" iddia ediyorlar.
Ancak Bahçeli'nin şahsında ortaya çıkan bu sert üslup, MHP'yi Türkiye'nin belirli illerinde tamamen "sıfırlar."
MHP, "Türkiye partisi" olmaktan iyice uzaklaşır.
Toplumsal uzlaşı Türkiye'yi bölmez, olsa olsa bütünlüğünü pekiştirir.
Teröre toplumsal tepkinin olması normal ama ortadan kaldırılmasına böyle bir tepki olamaz.
Kürt açılımı konusunda MHP'nin daha yapıcı ve dengeli politika izlemesi hem Türkiye'nin hem de partinin lehine olur.
**
Karanlık dönemin tetikçileri
Albay Cemal Temizöz'ün 9 kez müebbet istemi ile yargılandığı Fail-i Meçhul
davasında, "Tükenmez Kalem" ve "Sokak Lambası" kod isimli gizli
tanıklar ile Mehmet Nuri Binzet isimli tanık verdikleri ifadelerini yalanladı.
Sabah gazetesi, tanık Binzet'e 30 bin lira rüşvet
teklif edildiğinin ortaya çıktığını, "Sokak Lambası" ve "Tükenmez Kalem" isimli gizli tanıkların da cezaevinde kayıtlara girmeyen 3 kişi tarafından ziyaret edildikten sonra ifadelerini geri aldıklarını yazdı.
İlginç bir rastlantı, benzer bir vaka yine bir albayın da yargılandığı "
Yüksekova Çetesi" sürecinde yaşanmış.
PKK itirafçılarını kitaplaştıran gazeteci
Nevzat Çiçek, "Karanlık Dönemin Tetikçileri,
İtirafçı" isimli yeni çıkan kitabında,
Yüksekova Çetesi'ni ortaya çıkaran PKK eski yöneticisi
Kahraman Bilgiç'in cezaevinde
kaleme aldığı notlara da yer veriyor.
İtirafçı Bilgiç dava sürecinde
Midyat Cezaevi'nde tutukluyken başından geçen olayı şöyle anlatıyor:
"Biri
subay iki kişi cezaevine geldi. Beni pencereye çağırdılar. 'İfadelerinin yalan olduğunu söyleyeceksin' dediler. 'Mardin'deki amcanın adresini biliyoruz. Onu ve ailesini ortadan kaldırırız' tehdidinde bulundular...
Subay cebinden bir kağıdı pencereme uzatarak imzalamamı istedi. 'Benim yüzümden onlara zarar gelmesin' diye imzaladım...
Görüşme
Cumhuriyet Savcısı'nın haberi olmadan gerçekleşmişti. "
Bilgiç, buna rağmen mahkemede gerçeği söylüyor.
Albay
Hamdi Poyraz dahil 13 kişi hakkında "Yüksekova Çetesi" nedeniyle mahkûmiyet kararı çıkıyor.
Bilgiç'in hatıraları, Fail-i Meçhul davası için aydınlatıcı bir rol oynuyor.