Kozmik arama krizinde kim kazandı, kim kaybetti?


Ankara'da arama krizi aşılmış görünüyor. Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK)'na uygun şekilde, mahkeme başkanı hâkim, "kozmik" (son derece gizli) belgelerin de yer aldığı odalarda arama yapıyor. Genelkurmay, Bülent Arınç'a fiziki takip yaparken suçüstü yapılan iki subayın çalıştığı "Seferberlik Tetkik Kurulu"nda savcı ve hâkimin arama yapmasına ilk gün izin vermemişti. Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile krizin ardından yaklaşık 3 buçuk saat baş başa görüştü. Kriz sanırım bu toplantıda aşıldı. Hukukun üstünlüğü kararı verildi. Arama çalışması yeniden başladı. Mahkeme hâkimi tek başına inceleme yaptığı için de, birkaç gün sürecektir. Bir askerin "delilleri yakıyoruz" sözleriyle oluşan şüphe de, Seferberlik Tetkik Kurulu üzerinden yapılan takibin gerçek hedefi de böylece aydınlanacak. Gelinen nokta da kim kaybetti, kim kazandı? Hiç kimse kaybetmedi. Türkiye, Türk demokrasisi ve hukuku kazandı. Genelkurmay, eğer arama izni vermemekte direnseydi, "o odalar"da bazı karanlık planlar ve hukuk dışı eylemlere ait kayıtlar bulunduğu düşünülecekti. Yine, ordunun kendisini hukukun üstünde gördüğü zannı oluşacaktı. Bütün bunlar da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kamu vicdanında yaralanmasına ve saygınlığını kaybetmesine yol açacaktı. O halde, bu süreçten en fazla Türk Silahlı Kuvvetleri kazançlı çıktı denilebilir. TSK, ne kadar şeffaf, ne kadar hesap verebilir davranırsa, kurumsal itibarı da o derece artmaya devam eder. Bu sebeple, hâlihazırda ifade vermeye çağrılan bazı muvazzaf amiral ve generallerin de hukuka saygı kapsamında hareket etmeleri sağlanmalı. "Kol kırılır yen içinde kalır" koruyuculuğu çağdaş dünyada çoktan geride kaldı. Daha önce de bir kolordu komutanı (Korgeneral Ethem Erdağı) ve bir kuvvet komutanı (Oramiral İlhami Erdil) askeri mahkemelerde yargılanmış ve haklarında cezaya hükmedilmişti. "Askeri yargı yargılayabilir ama sivil yargı yargılayamaz" demek mümkün değil. Bu insanların ifadeden kaçınmaları, varsa haklarında bir şüphe onu ortadan kaldırmaz, maalesef daha da güçlendirir. Genelkurmay'ın, hukuki süreçlere ilişkin politika ve uygulama aksaklıklarını yeniden gözden geçirmesinde fayda var. Eminim onlar da sürecin nasıl TSK lehine işlediğini görünce şimdi, "keşke başından aramalara izin verseydik" diyordur... *** Başbakan Erdoğan ve kurumlararası çatışma Son arama krizinin aşılmasında olduğu gibi, hukukun üstünlüğünün sağlanmasında Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadar oynadığı etkin rol inkâr edilemez. Demokrasi adına bu "dik duruşun" takdir görmemesi mümkün değil. Erdoğan'ın sorunları çözüme kavuşturmada gösterdiği başarı, "kurumlararası çatışma özlemi çekenleri" de hayal kırıklığına uğrattı. Yargı erki ile TSK, yargı erki ile MİT, TSK ile Emniyet, Emniyet ile MİT arasına nifak tohumları ekmek ve devlet krizinden nemalanmak isteyenler arzularına erişemedi. Türkiye bu oyuna gelmedi. Asla da gelmemeli. Devletin iki kurumu arasında zaman zaman yetki paylaşımı sorunu olabilir, kıskançlıklar da yaşanabilir. Ama bu devletin dinamiklerine ve temel işleyişine zarar verecek boyuta asla yükselmemeli. Hele hele bir devlet görevlisi ya da kurumunun yargı erki ile çatışması düşünülemez. Kurumlararası uyumun sürdürülmesi için en kilit rol, bundan sonra da Başbakan Erdoğan'a düşüyor.
<< Önceki Haber Kozmik arama krizinde kim kazandı, kim kaybetti? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER