Kağıt üzerindeki hesaplar tutacak mı?


Tarhan Erdem'in başında bulunduğu "KONDA" referandum öncesi yaptığı son anketinde, "evet" oylarının yüzde 55'i aştığını tespit etmiş. Anketler, birçok seçimde yanılttı. Bir dönem CHP'de siyaset yapan Erdem, 2007 genel seçimlerini en iyi tahmin eden anketi gerçekleştirmişti. Dolayısıyla sonuçları saptırma amacı taşımadığını düşünüyorum. "Daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlüğe" onay verenlerin oranının yüzde 60'ı bulacağını ifade edenlerin sayısı da az değil. İsterseniz referandum öncesi "evet" ve "hayır" cephesinin toplam oylarına bir bakalım. AK Parti, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi, anayasa değişiklik paketine "evet" kampanyası yürüttüler. Üç partinin 22 Temmuz 2007 seçimlerinde aldığı toplam oy yüzde 49 civarında. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde aldıkların oyun toplamı ise yüzde 45.5'e iniyor. Solda "evet" kararı veren tek parti EDP'nin oy potansiyelini henüz bilmediğimiz için bu hesaplamalara dâhil edemiyoruz. Meydanlara inip halkı "hayır" demeye davet eden CHP, MHP, DSP ve DP'nin toplam oy potansiyeli aslında daha iyi. 22 Temmuz seçimlerinde aldıkları oyun toplamı yüzde 40 iken, 29 Mart yerel seçimlerinde bu rakam yüzde 45.5'e yükseliyor. Ancak toplam oyları yüzde 2'yi bulan İP, BTP, ÖDP gibi diğer küçük partiler de "hayır" kampanyası yürütüyor. Yine "boykot" kararı veren Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) de "hayır" cephesine destek sağlıyor. Şöyle ki, 21 Ekim 2007'deki "Cumhurbaşkanını halk seçsin" referandumunda, hâlihazırda BDP'nin elinde olan 8 belediyenin 7 tanesinde "evet" diyenlerin oranı yüzde 90'ın üzerinde. 21 Ekim referandumunda, halkın yüzde 67 ile "evet" dediği düşünülürse, bu illerde "boykot" baskısının açık şekilde "hayır"a destek olduğu ortaya çıkıyor. Başka bir deyişle, son iki seçimde partilerin aldığı oy oranlarına göre kâğıt üzerinde bakıldığında, "hayır" cephesinin yüzde 50'nin üzerinde olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Ancak darbelere son verme ile darbecilerle hesaplaşma ve daha fazla özgürlük ile demokrasi fırsatı sunan referandum paketinin içeriği anlaşıldıkça, "hayır" cephesi taban kaybediyor. 12 Eylül darbesinin mağduru ülkücüler, Başbuğ Türkeş'in kararlarıyla zıt düşen parti politikasına ilk kez bu açıklıkla karşı çıkıyor. "Evet" diyeceklerini açıklıyorlar. BDP'nin boykot çağrısına karşı, başta Diyarbakır olmak üzere Doğu illerinde demokrasi özlemi çeken sivil toplum kuruluşları ilk kez bu şekilde seslerini yükseltiyor. Tehditlere rağmen ülkenin refahı için "evet" diyeceklerini beyan ettiler. 1960 darbesine maruz kalan, 1972 muhtırası, 1980 darbesi ve 28 Şubat darbesi sırasında mirasçı partilerin iktidarda olduğu DP'de de sular durulmuyor. Sadece teşkilatlarda değil, DP'nin yönetici kadrosunda da "Demokrat Parti gelenekleriyle ters düşen karara" itirazlar yükseliyor. CHP tabanında da demokratikleşme paketine azımsanmayacak oranda "yetmez ama evet" diyeceklerin çıkacağı görülüyor. 12 Eylül darbesinin mağduru çok sayıda solcu, vicdanlarının sesine kulak vererek "hayır" demeyeceklerini ilan ettiler. Aynı şekilde CHP'ye yakın oldukları bilinen Aleviler'in önemli bir kesimi de, 12 Eylül öncesi maruz kaldıkları Çorum, Malatya ve Maraş komploları ile hesaplaşmak adına değişikliğe "evet" diyecekleri sinyali veriyor. Aslında CHP, MHP, DSP ve DP de Anayasa değişikliğinin toplumsal talep haline geldiğinin farkında. Bu sebeple de, vatandaşı kendisine geniş haklar kazandıracak Anayasa değişikliklerine "hayır" demeye çağırırken, şaşılacak şekilde "yeni anayasa" sözü veriyorlar. Sonuç olarak, 12 Eylül Referandumu AK Parti'ye yönelik bir güven oylaması değil. İktidarla hesaplaşma ancak genel seçimlerde olur. Referandumda, yıllardır mücadelesi verilen hakların önemli bir kısmını tek seferde vatandaşa kazandıracak olan 26 maddelik Anayasa değişiklik paketi oylanacak. Bunun ötesinde siyasi mülahazalar aramak hata olur. Seçmenin birçok siyasi liderlerin aksine bu gerçeğin farkında olduğunu ve bu bilinçle hareket edeceği görülüyor. Erdem'in anketinde ulaştığı yüzde 55 veya üstü bir sonuç doğrusu hiç şaşırtmayacak. Kâğıt üzerinde yapılan hesaplar ve siyaset mühendisliği, bir kez daha milletin mühendisliği ile sandığa gömülecek mi? Pazar akşamını bekleyip göreceğiz. Artık söylenecek tek söz; Türkiye ve milletimiz için en hayırlısı ne ise sonuç o olsun!
<< Önceki Haber Kağıt üzerindeki hesaplar tutacak mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER