Türkiye, yeni bir dinleme skandalıyla sarsılıyor.
Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı skandala göre,
Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'na (GES), 23
Şubat 2007'de "cep telefonlarını dinleme" cihazı alınması için "Gizli" damgalı karar çıkartılıyor.
Kararın onayı dönemin
İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan
Güner'e ait.
Taraf, cihazın alınmasından sonra aralarında
sivillerin de bulunduğu 2 bin kişinin
yasa dışı yoldan dinlendiğini de yazdı.
Genelkurmay Başkanlığı, haberin çıktığı gün cihazın varlığını doğruladı.
İddialarla ilgili idari
soruşturma açıldığını açıkladı.
Ancak ortaya çıkan bilgiler, çok daha vahim bir tabloyu ortaya çıkardı.
Birincisi, 2005'te çıkarılan
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Yasası'na göre,
dinleme cihazı alma veya bulundurma yetkisi üç kurumla sınırlı; MİT, Emniyet ve Jandarma İstihbarat...
Cep telefonlarını dinletme yetkisi de yasa dışı dinlemeleri önlemek ve denetimi sağlamak adına sadece TİB'e veriliyor.
Yani cihazın alınması açık bir yasa ihlali.
İkincisi, Genelkurmay'a bağlı GES
terör amaçlı bile
yerli şebekelerden cep dinlemesi yapamaz.
Oysa Taraf,
Baskın Oran,
Doğu Ergil,
Fikri Sağlar,
Ziya Halis gibi akademisyen ve siyasetçilerin de dinlendiğini ileri sürüyor.
Bu durumda, özel hayatın ve
haberleşme özgürlüğünün de ihlali söz konusu. Bunlar da ayrı bir suç.
Daha önemlisi, yerli GSM şebekelerine ait cep telefonlarını
terörle mücadele için bile olsa,
savcılık onayı ve TİB'in izni ile sadece MİT, Emniyet ve Jandarma İstihbarat dinleyebilir.
Üçüncü olarak, belki de en vahimi, cihazın alımı sırasında Türkiye'nin GSM bilgileri ve kodlarının da İsrail'e verildiği.
Uzmanlar, İsrail'in bu bilgileri kullanarak Türkiye'deki istediği cep telefonunu dinleyebileceğini, aynı şekilde devletin zirvesinin kullandığı kriptolu hatların da anlamını yitireceğini kaydediyor.
Şayet doğruysa, ulusal güvenliğimiz de tehdit altında demektir.
Bu da aynı skandalın içerisinde yer alan üçüncü büyük suç.
Genelkurmay Başkanlığı skandalla ilgili yayınların sürmesi nedeniyle dün ikinci bir açıklama yaptı.
Cihazların tedarik işleminin
Mayıs 2008'de tamamlandığını,
Kasım 2008'de de yurtdışına yönelik görev yapmak üzere sınırlara kaydırıldığı kaydedildi.
Uzmanlar, cihazların cep telefonlarını belirli bir mesafe içerisinde dinleyebildiğini, bu sebeple sınır dışı göreve uygun olmadığını belirtmekte.
Ortada aydınlatılması gereken net bir "telekulak" ve "güvenlik" skandalı var.
Orgeneral Güner, aracın geldiği dönemde İstihbarat Başkanlığı görevinde olmadığını hatırlatıyor.
Ama Taraf'ın yayınladığı cihazın alım kararının altında kendi imzası var.
Yine yerli şebekelerin GSM bilgileri ve kodları da bu dönemde verilmiş.
Kaldı ki Genelkurmay İkinci Başkanı olarak bir yıldır görev yapıyor.
Cihazın bağlı bulunduğu birimler de direkt İkinci Başkan'a bağlı.
Güner, kendi döneminde bir suiistimal olmadığını ifade ediyorsa bu ayrı.
Ancak açıklamalarıyla kendinden önceki ikinci başkanlar Orgeneral
Ergin Saygun,
Hasan Iğsız ve İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin'i bir yönüyle
hedef gösteriyor.
TSK gelenekleri içerisinde pek alışık olunmayan bir durumla karşı karşıyayız.
Dinleme skandalının tam olarak aydınlatılması için askeri adli soruşturmaya paralel, sivil adli soruşturma da yürütülmeli.
Zira iddialar gerçekse, sivil şahıslar askeri olmayan bir alanda yasal olmayan cihazlarla dinlenmiş demektir.
Dinlenenler arasında adı geçen Baskın Oran'ın dün bulunduğu suç duyurusu, sivil adli soruşturmanın da kapısını aralayacak.
Dinleme skandalı,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Işık Koşaner'in, hukukun üstünlüğü konusunda selefinden farklı davranıp davranmayacağını gösterecek.