Türkiye, yıllardır
demokrasi mücadelesi veriyor.
Özellikle 1999'da AB üyelik sürecinin başlaması süreci daha da hızlandırdı.
Kopenhag Siyasi Kriterleri arasında yer alan "askerin
sivil idareye tabii olması" şartı, zaman zaman sancılı dönemler yaşanmasına neden oldu.
2007'de
Ergenekon soruşturmasının başlaması, bazı bilinmeyen
darbe girişimlerinin daha yaşandığını ortaya çıkardı.
Şeffaf topluma doğru ilerlediğimiz, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye yelken açtığımız umudu doğdu.
Bütün bu gelişmelerin, askerin demokrasiyi daha da içselleştirmesini sağladığı düşünülüyordu.
Ancak ardı ardına şok eden
belgeler, kanı donduran
eylem planları durumun hiç de böyle olmadığını gösterdi.
2009 yılında bile...
İşte size beş çarpıcı örnek;
Birincisi, "
İrticayla Mücadele
Eylem Planı."
Nam-ı diğer, "AKP ve Gülen'i Bitirme Eylem Planı."
Masum insanların evlerine
silah yerleştirmek,
Alevi-
Sünni çatışmasını körüklemek gibi provokasyonlar belirlenmişti.
Bir diğer
hedef de Ergenekon'u kurtarmaktı.
Yazılış tarihi,
Mart 2009. Islak imzalı...
İkincisi, "
Kafes Eylem Planı."
Nam-ı diğer, "Gayr-ı Müslim Vatandaşları Sindirme ve
Suikast Eylem Planı."
Dink, Santaro ve Misyoner katliamları için "
operasyon" denilen planın da hedefi hükümeti devirmek, suikastları dini grupların üzerine atmak ve Ergenekon'a moral
destek sağlamaktı.
Yazılış tarihi,
Nisan 2009. Islak imzalı...
Üçüncüsü, "
İnternet Siteleri Andıcı."
Yani,
Genelkurmay'ın hükümet ve dini gruplar karşıtı siteler kurup işlettiğini ortaya çıkaran belge.
Genelkurmay'ın resmen doğruladığı,
psikolojik harekat ya da "kara
propaganda" siteleri.
Şubat'ta kaleme alınan andıç, Nisan 2009'da
komuta kademesi onayından geçmiş.
Dördüncüsü, İl Jandarma Komutanı'nın gözetiminde
Erzincan Başsavcısı üzerinden yürütülen "İrtica Komplosu."
Hedef, AK Parti'yi kapatmak için zemin hazırlamak, Ergenekon cephaneliğini polislerin üzerine atmak ve masum dini grupları
komplo kurarak
baskı altına kurmak.
Operasyon tarihi, Temmuz 2009. Suçüstü yapıldı.
Beşincisi, dün gazetemiz manşetinde de yer alan, "Genelkurmay'ın Katsayı Andıcı."
Genelkurmay, YÖK'ün
katsayı engelini kaldırmasını, "
İmam hatiplere avantaj sağlamak, kamuda muhafazakârların sayısının artmasını temin etmek ve Türkiye'yi bölünmeye götürmek" olarak okumuş.
Sonuçta da, Danıştay'daki yürütmeyi durdurma başvurusunun yakından takibine "komuta katı" talimatı verilmiş.
Onay tarihi,
Ağustos 2009...
"Sadece bu kadar mı" diyebilirsiniz.
Değil tabii.
Ama bu kadarı bile yetmez mi?
Her belge tek başına suç içeriyor.
Asker içerisinde darbe heveslilerin olduğunu ve bu amaçla eylem planları hazırladıklarını ortaya koyuyor.
Askerin "
siyaset mühendisliği" ve "iç meselelerle ilgilenmekten" ve "sonucu istediği gibi değiştirme" isteğinden vazgeçmediğini gösteriyor.
Bu amaçla
kaos planları yapmak, halkını zayi etmek, suikast ve çatışmalar çıkarmayı sıradan bir görev sayıyor.
Daha da vahimi bazı
yasa dışı faaliyetler "komuta katı" ve "Genelkurmay
Adli Müşavirlik" onaylarına sahip.
Üstelik yıl hep 2009...
10 yılda bir
arpa boyu yol alamamışız.
Asker sivil ilişkilerinde "Yeniçeri" mantığı ya da "ittihatçı" bakış açısı halen sürüyor.
Muasır medeniyetleri yakalamak meğer ne kadar zormuş...