Bahçeşehir Üniversitesi
öğretim görevlisi Yılmaz Esmer’in hoşgörü araştırmasını manşetlere taşıyanlar, ‘seçkin Türkler’in ‘ötekiler’den rahatsızlığına gözlerini kapattılar.
Kendileri de böyle düşündükleri, çevrelerinde başörtülü,
Kürt,
Ermeni görmek istemediklerinden olabilir.
Hatırlarsanız kendi çalışanlarının ter kokusundan duydukları rahatsızlığa koca bir köşe ayırmışlardı zamanında.
Mardin’deki katliamı zanlıların Kürt kökenli olmasına bağlayan bu faşizan anlayışın çarpıcı bir dışa vurumu bu araştırmada ortaya çıkmış. (
Adana’da kendi ailesinden 8 kişiyi hunharca öldüren adamın etnik kökenine bakmayı
akıl edemediler nedense.)
Nilüfer Göle bu zihniyetin
Fransa başta,
Avrupa’daki yansımasını ‘İç İçe Girişler:
İslam ve Avrupa’ adlı son kitabında detaylarıyla anlatıyor.
Araştırmaya katılan ve hepsinin iyi eğitimli olduğu belirtilen 40 Türk seçkininin kendi yurttaşlarına bakışı, Fransızlar’dan farksız.
Onlar aslında ‘içimizdeki Fransızlar.’
Başörtülünün, Kürt’ün kamusal alana çıkıp kendi kimliğini ortaya koymasından rahatsızlar.
Araştırma fikri, böylesi bir seçkinin
Hrant Dink cinayetiyle ilgili yorumu olmuş zaten.
‘Hrant da kaşınmasaymış’ diyerek cinayeti olumlamış bir Türk seçkini.
Yani, ister muhazakar, ister
azınlık, ister Kürt olsun, kendisinden farklı olanın sessiz kalmasını, hak talep etmemesini arzu ediyor.
Kaderin cilvesi,
Galatasaray Üniversitesi’nden Prof. Dr. Füsun Üstünel ile Doç Dr. Birol Kaymaz’ın yaptığı bu araştırma tam da Barack Hüseyin Obama’nın tarihi
Mısır konuşmasını yaptığı gün yayınlandı.
Ne diyordu Obama: ‘Kadının eşitliği konusu sadece İslam’ın meselesi değil. Eğitim fırsatı verilmeyen kadına eşitlik sağlanmadığına inanıyorum.’
Başörtülü kadına üniversite kapısının kapatıldığı
ülkemiz seçkinini öfkelendirip çileden çıkartacak bir yaklaşım.
Çünkü, üniversitede türbanlı görmekten ‘iğreniyor.’
‘Benim oyumla dağdaki çobanın oyu eşit mi olacak’ diyen
Aysun Kayacı’yı bile aşan bir yaklaşım bu.
Başörtülüyü, Kürt’ü, azınlığı dışlayan, ötekileştiren bir zihniyetle karşı karşıyayız.
En seçkin üniversitelerin bile ‘Öteki’ne düşmanlıktan başka his beslemeyen, cinayeti kutsayan, faşizan zihniyetli insanlar yetiştirdiğine tanıklık ediyoruz.
Faşizan, çünkü ‘Öteki’ne
yaşam hakkı ve alanı tanımıyor.
Elinden gelse, başı örtülüyü, Kürt’ü 1915’deki gibi sürüp atacak bu topraklardan.
Bir kaç dil biliyorlar, kitap okuyorlar, iyi markaları ve şarapları biliyor, dünyayı geziyorlar ama insanı sevmiyorlar.
Almanya’da Nazileri iktidara getirip korkunç cinayetlerine
destek olan da bu anlayıştı.
Zaten buldukları çözüm yolu da
darbe.
Kendi göz zevkleri, rahatları için, bulundukları mekanda Kürt, başörtülü olmaması için yeni işkencehaneler kurulmasına çanak tutuyorlar.
Bir darbe olsa ellerinde bayraklarla sokaklara döküleceklerinden kuşkum yok açıkçası.
Türkiye ortasından ikiye bölünmüş bir ülke görünümünde ve bu araştırma ülkemizin çok ciddi bir ‘Türk Meselesi’ olduğunu gösteriyor.
Kendinden farklı olandan iğrenen, ona katlanamayan bu insanları normalleştirmek mümkün mü, bilemiyorum.
Ancak hoşgörüden bu kadar yoksun insanların, bu kadar güçlü olduğu bir ülkede demokrasiyi kökleştirmenin kolay olmadığını biliyorum.