Ya devlet başa, ya kuzgun leşe kafasında olanlar, kuzgunları
mide fesadına uğrattılar...
Belki hatırlarsınız,
İlker Başbuğ bir
basın toplantısı yapmış, "savcı şu şu şu konuları soruştursun, bu bu bu konuları araştırmasın" demişti de, toplantıya katılan ve havalarından geçilmeyen hiçbir gazeteci
arkadaş ağzını açıp da "
paşam, bu sözünüz
sivil yargıya müdahale sayılmaz mı" diyememişti...
Bendeniz "paşam, bir an önce
emekliliğinizi isteyin" yazmıştım.
Paşa kendisi gitmedi, gönderilmeyi
tercih etti. Bu bir yoldur. Emekli "olmak" değil "edilmek" suretiyle...
Şimdi başkaları kendileri gittiler. Bu da bir yoldur, Aynı yere çıkar. Kimse de arkalarından ağlamaz, bir iki postal yalayıcı dışında.
Söylenebilecek olan en doğru şeyler söylendi, bir şey eklemeyeceğim, basının "
kriz çıktı" yazarak olmayan krize ellerini oğuşturan
muhalif ama zavallı kesimine gülmekle yetineceğim.
Kriz mriz çıkmadı, hükümet
istifa etmedi. Memurlar emekli oldular. Bu tür krizler hep sizin gibilerin elinde patlıyor, "cumhuriyet mitinglerinin", sahte anket sonuçlarının, amigo çığlıklarının,
yemin boykotu saçmalıklarının patladığı gibi.
Erdoğan'ın
şapkası olmadığı için, onun da
Demirel gibi şapkasını alıp kaçmasını bekleyen zavallılar üzüldüler. Bir an önce de kendilerine birer şapka edinsinler, çünkü onların da gitme vakti geliyor... Hatta geçti bile.
Daha çok kişi "gidecek"...
Yeni bir anayasa yapılmasına direnen muhalefet partileri, eh, kalsalar da olur gitseler de olur. Kalsalar daha iyi olur, yemin edip mecliste oturunca "bir işe yarar" görünüyorlar hiç olmazsa.
Medyadan kopmalar oldu. İsterseniz çözülme de diyebilirsiniz.
Bir zamanlar "
muhtar bile olamaz" dedikleri adama şimdi "büyük ustaya inanıyorum" diye yağlama yıkama çekenler, yerlerinde durur gibi görünüyorlar ama gittiler. Kellelerinin düşüp yuvarlanması için sallamaları gerekiyor, ünlü Çin meselinde celladın söylediği gibi...
"Köşesi" iptal edilip ırgat kadrosunda etinden, sütünden ve yününden yararlanılmaya devam edilenler var, onlar da
maaş alınca gitmediklerini sanıyorlar.
Asıl işinden ya istifa ya düpedüz kovulma yöntemiyle gönderilip, sığındıkları varakparelerde "varolmayı sürdürdüklerini" sananlar var, "ölmüş de ağlayanı yok" dedikleri cinsten... Hiçbir kapıya sığınamayıp ortadan hepten kaybolanlar var, İnternet'te sitecilik bile edemediler.
Bir de "doktorun ne yerse yesin dediği" kişiler var, önemsiz adamlar oldukları için onlara kimse ilişmeyince ayakta kaldıklarını sanabilirler, bunun da kimseye bir zararı yok.
"Doğal yoldan ölümü beklenen" ve ilişilmeyen dinozorlar da var, yaşlarına hürmeten ses edilmiyor ama taş da atamıyorlar,
kurbağa da ürkütemiyorlar uzun süredir...
Saldırganlığın dozunu kaçırıp kendini kodeste bulan düz faşistler de var...
Her türlü pisliğe bulaşıp "ben masumum" numarası çeken ama birkaç saftırıktan başka kimseye yutturamayanlar da var...
Herkes şunu iyi bilsin: Yeni Türkiye'de, eski çapsızlıklara, eski ayak oyunlarına yer yok. Yeni bir Türkiye'nin kurulma sürecinde, "uyuzluk eden" herkes gidecek.
Ama paşa, ama politikacı, ama medya patronu, ama kulüp başkanı, ama
futbolcu, ama
köşe yazarı. Ama şu yoldan, ama bu yoldan.
Efendi gibi (ya da hanım gibi) çekilirsin, çay demlersin,
çiçek sularsın,
tavuk yetiştirirsin.
İstersen bazıları gibi kötü resimler de yapabilirsin, keyif senin.
Götüremezsen gidersin. Kaldıramazsan kaldırırlar, gitmezsen de gönderirler gülüüüüm...