Başkanlık kürsüsünde başkanın "
siyah frak" (fırak yazmışlar) giyeceğini biliyordunuz... İçine "siyah yelek" giymesinin de zorunlu olduğunu biliyor muydunuz?
Yeleksiz çıkmam abi... Çıksan da çıkarmazlar...
Yelek siyah olacak. Öyle kendi zevkine göre fıstıki yeşil, açık siklamen falan
yasak.
Aynı zamanda "beyaz kelebek kravat" da "giyecek".
Kravat beyaz olmak zorunda.
Sihirbaz Mandrake gibi.
Takmayacak, giyecek. Kravat giyecek.
Meclis içtüzüğünü kaleme alan vatandaşı, Türk diline yaptığı katkı ve hizmetten dolayı kutlarım. Biz ortamektep
Türkçe dersinde yapsak notumuzu kırarlardı.
Görevli "katip üyeler" de koyu
renk giyinmek zorundalar, ciddiyeti bozmayalım.
Batılılaşıyorduk, değil mi?
Oysa frak içine alacalı bulacalı, çiçekli böcekli yelekler çok modaydı Batı'da, eskiden.
Kravat da çeşitli renklerde olurdu, "muslin" ya da "ipek"
tercih edilirdi.
Ama bu on dokuzuncu yüzyılda...
Bunlar "muasır" olmadığı için bizimkiler "beyaz kelebekte" karar kılmışlar.
Frak on dokuzuncu yüzyılın başlarında "gündelik" kıyafetti. Yüzyılın ortalarına doğru, elbette "Victoria döneminin" tutucu ahlak anlayışı doğrultusunda, yalnızca "gece davetlerine", balolara, opera ve kokteyl gibi "cemiyet olaylarına" münhasır kılınmış, kravat işi de beyaza bağlanmış, sabitlenmişti.
Erkek modası "renkten arındırıldı", erkekler siyah-beyaza mahkûm edildiler, "renkli giyinme hakkı" kadınlara tanındı.
Yirminci yüzyılda da böyle sürdü, sonlarına doğru terkedildi.
Ben 1996 yılında Londra'da operaya gittim, ciddi olmak için koyu renk
takım elbise giydim, kravat taktım (ne bileyim, büyüklerimizden öyle görmüştük), fuayede "bayram çocuğu" gibi kaldım ve göze battım. Herkes blucin ve tişörtle gelmişti!
Apple denilen teknoloji mucizesini yaratan ve Microsoft'u da Bill Gates'i de sollayıp geçen
milyarder Amerikalılar, patronları
Steve Jobs başta olmak üzere bütün müdür takımıyla,
tanıtım toplantılarına, milyonlarca kişinin karşısına eski bir kanvas pantalon, soluk bir tişörtle çıkıyorlar.
Çünkü yirmi birinci yüzyılı "idrak ediyoruz"... On bir senesini yedik bile. Şimdi pis sakal da var, küpe de var. Şapkayı da
hipertansiyon hastası yaşlılar yaz günleri kızgın güneşten korunmak için giyiyorlar.
Ama
Türkiye'de bazı kafalar geçen yüzyıldalar. "Evladım şu
İnternet dedikleri nedir yahu, bana anlatsana" demekle "meclis başkanı kelebek kravat takar" (pardon, giyer!) demek arasında bir fark yok.
Ama bizim hedefimiz geçen yüzyılın "otuzlu yıllarıdır" değil mi efendim?
Avcı ceket, golf pantalon... Törenlerde de frak ve silindir
şapka... O ne yakışıklılık...
Türkiye, Atatürkçü olmayı "baklavalı kazak" giymek sanan zavallıların elinden kurtarılmalıdır.
Bunun bir yolu da, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin bir "askeri lise" ya da "yatılı kız mektebi" olmadığını idrak etmekten geçer. Utanmasalar mecliste saç ve tırnak muayenesi de yapacaklar, bayan milletvekillerinin etek boyunu da ölçecekler.
Kafayı da değiştirin, tüzüğü de.