“Türk büyüğü” olduğu için herkese birden sahip çıkmaya çalışıyorlar: Gözlerinde Alp Er Tunga ile
Alparslan Türkeş’in, Fatih Mehmet ile Mehmet Reşat’ın, Enver Paşa ile
Mustafa Kemal Paşa’nın bir farkı yok.
Akılları mı ermiyor, bilmiyorlar mı, öğretilmemiş mi, çaresiz mi kalmışlar, onu da ben bilmiyorum.
Oysa seçmeleri gerekir: Değerli milliyetçi ya da ulusalcı arkadaşlar, Enverci misiniz, Kemalci mi?
Çünkü hem biri hem de öteki olamazsınız.
Enver
uçuk, Kemal gerçekçidir.
Enver
saldırgan, Kemal savunmacıdır.
Enver çağdışı, Kemal çağdaştır.
Enver, elleriyle batırdığı imparatorluğun içler acısı durumuna bakmadan yeni bir imparatorluk kurma düşleri besleyecek kadar hayalci, Kemal, bu enkazdan milli bir devlet çıkarmayı planlayacak kadar akılcıdır.
Enver emperyalizme dibine kadar teslimiyetçilik, Kemal, “istiklal-i tam” demektir. (
Alman emperyalizminden sözediyorum... Siz, her gördüğünüz sakallıyı babanız, her duyduğunuz emperyalizmi ille
İngiliz ya da
Fransız mı sanıyordunuz?)
Enverciler takır takır adam vururlar, Kemal hukuk adamıdır.
Ermeni “işine” karışanların yüzlerine karşı Kemal’in “katiller” diye haykırmış olduğunu biliyor muydunuz?
Enverciler adam öldürmeye 1908 yılında Manastır’da Şemsi Paşa’yla başladılar, 2007 yılında
İstanbul’da Hrant’a kadar geldiler. Bu sene de birini götürürlerse, “yüzüncü
cinayet yıldönümlerini idrak etmiş” olacaklar...
Atatürk’ü kaç kere vurmaya kalktılar, bilir misiniz?
Daha
Balkan Savaşı yıllarında vuracaklardı,
tetikçi de sonraları
Ankara valiliği yapacak olan
Abdülkadir Bey...
Çünkü Kemal aykırılık ediyor, “asker politikaya karışmasın, batarız” diyordu.
Ermeni tehcirinin,
Talat Paşa ve Bahaettin Şakir ile birlikte üç örgütleyicisinden biri olan Doktor Nazım’ın aynı rezillik nedeniyle, yani Atatürk’ü
İzmir’de vurma planı yüzünden, adı geçen Abdülkadir ile birlikte 1926 yılında asılmış olduğunu duymuş muydunuz?
“Aman canım, o Talatçıymış” diyeceksiniz belki de...
Aklım almıyor, yani nasıl savunabilirsiniz nasıl, genelkurmayı Alman subaylarının emrine vermiş bir adamı?
1914 yılında savaşa girdiğimizde genelkurmay başkanımız General Bronsart von Schellendorff adında bir Alman subayıydı.
Halkın yaktığı türküleri duymuşluğunuz var mıdır, “Oltu’dan girdikte
Sarıkamış’a, askeri kırdıran Enveri Paşa” diye gider...
Enver Kemal’i nasıl ezmeye çalıştı, sicil ve terfiini vermedi, onu olmayan alaylara
komutan atadı, hep önünü kesti, harcamaya kalktı, kulağınıza gelmiş miydi?
Memleketi batırıp, yüzbinlerce kişinin ölmesine yol açıp, milyonlarca insanı aç ve sersefil bırakıp, sonra da
hesap günü gelince
yurt dışına kaçanları mı tutuyorsunuz yoksa? Bu mudur Türk büyüklüğü?
Hele önce şu meseleyi bir çözün, “Enverci mi Kemalci mi” olacağınıza bir karar verin, doğru yolu seçerseniz sonra sınavın ikinci aşamasına geçeriz, “Kemalci mi İsmetçi mi” olmanız gerektiğini ben size söylerim.