Başvurdukları en ham, en sığ, en dangalakça demagoji budur: Çarpıtma. İlgisiz konuları birbirine
bağlama.
Anayasadan girip işsizlikten çıkma.
Bunlar ara sıra "
halka" inerler.
Kahvehaneye giderler, karbonatlı çay sıcak sidik, nohutlu
kahve çamur gibidir ama içmek zorunda kalırlar, hiç anlamadıkları okey oyununu bir süre izlerler, orada James Joyce değil Puanlı Dündar okunduğunu görüp şaşarlar.
Orada Açık Radyo değil, Süper FM dinlenmektedir.
Elden ele dolaşan da, kendi gazeteleri değil, Fotomaç, Fanatik ya da Posta gazeteleridir.
Sonra da, Köy Enstitüleri döneminden kalma yarı-aydın özentisi lafları hatırlayıp "ee anlat bakalım
muhtar emmi" yaklaşımıyla ona buna soru "yöneltirler"...
Alacakları
yanıt, kahvenin "kimlerin" kahvesi olduğuyla bağımlıdır.
Yani bir kahvede
Fenerbahçe şampiyon çıkar, başka bir kahvede
Beşiktaş.
Böylece "nabız tutulmuş" olur, gazeteye dönüp, görevini yapmış kişilerin gönül rahatlığıyla yazıya oturulur...
Kahveye gitmişler, "halka" sormuşlar:
Anayasa değişikliği tasarısı konusunda ne düşünüyorsun?
"Anayasa değişirse Tayyip bana iş bulacak mı?" cevabı gelmiş.
"CERN reaktörünün hızlandırılmış atomaltı parçacıklarını benim hizmetime mi sunacak?" tepkisi gelmeyecekti herhalde.
Kahvehanede, her soruna pratik bir çözüm, her atılıma hazır bir
itiraz vardır.
Yol ortasındaki "refüjlerin" değerlendirilmesi için oralara domates ekilmesi de gündeme gelir, Apo'yu önce serbest bırakıp sonra çaktırmadan temizleme önerileri de... "Birkaç kişiyi
Taksim Meydanı'nda sallandırma" çözümü de ezelden ebede kadar geçerlidir.
Ama gazeteci aradığı yanıtı almış, yazı konusu çıkmıştır: Halkımız işsizlikten kırılıyor, anayasa umurunda değil!
Destek aldığı halk, hani "oyunu beğenmediği dağdaki
çoban" kitlesidir tabii. Halk, "Tayyip'e kızdığı" oranda ciddiye alınabilir.
Ama sonunda "referandumda galiba
evet çıkacak" demek zorunda da kalırlar.
Referandumun hemen ertesi günü de halkı suçlamak üzere... O kadar bilinçlendiriyoruz, bilinçlenmiyorsun bir türlü, canım kardeşim!
Anayasa değişirse Tayyip sana iş bulacak mı?
Hayır, bulmayacak. İki milyon köylüyü hayatlarında ilk defa uçağa bindirdi ama sana iş bulmayacak.
Bacanağının köydeki kayınçosuna "taban
fiyat" da vermeyecek. Gaz, tuz, patiska,
traktör mazotu edebiyatı Demirel'le birlikte geçen yüzyılda kaldı.
İşi, sen kendin bulacak ya da bulamayacaksın.
Hiçbir şey bilmediğin, elinden hiçbir iş gelmediği, öğrenmeye de niyetin olmadığı için de, büyük bir ihtimalle bulamayacaksın.
Sen en iyisi darbecileri
destekle.
Özelleştirilmiş olan bütün KİT'leri yeniden devletleştireceklermiş, belki seni de onlardan birinde "işe koyarlar", eskisi gibi haybeden geçinir gidersin.
Ya da git, "kafanı bozan" birilerine
yumruk at, son günlerde çok moda...
Göze girersen, Ergenekon'a hazır kuvvet yazarlar, onu bunu öldürür, neşeni bulursun.
Ne işin var Tayyip'le? Ne işin var anayasa değişikliğiyle? Faşizmde senin gibilere ihtiyaç tükenmez,
ampul kafalının müşterisi...