Erzurum'da, üniversitelerarası kış olimpiyatlarına da gazeteci ağzıyla söylersek "ev sahipliği yapmış" bir stadyum var:
Cemal Gürsel
Stadyumu. (Rahmetli Erzurumlu'ydu ya...)
Adını değiştirmişler, Yeni Erzurum
spor Stadyumu yapmışlar.
Kış oyunları boyunca da "Universiade Arena Spor Kompleksi" demişlerdi, canı sıkılan zırt pırt değiştirebiliyor yani, üstüne reklam da alabiliyor.
Gerekçe, "
darbeyle özdeşleşmiş isimlerin" istenmemesi.
Doğru. Fakat sonu kötü... Faşizmle özdeşleşmiş isimlerin de değiştirilmesini istersek "
Fiyapı İnönü Stadı"na da sıra gelir, ama "Mithatpaşa"ya geri dönülemez çünkü onun adı da Abdülaziz'e karşı yapılan 1876 darbesiyle özdeştir! (Milli Şef döneminin başbakanı, Varlık Vergisi'nin babası,
Alman dostu Şükrü Saraçoğlu'nun stadını da
tartışma konusu yapalım mı, ister misiniz?)
Yahu bunun çözümü kolay: Hepsine "
Atatürk" deyin gitsin, Erzurum Atatürk Stadı,
Dolmabahçe Atatürk Stadı,
Seyrantepe Atatürk Stadı, Kurbağalıdere Atatürk Stadı...
Şaka bir yana,
Cemal Gürsel'e haksızlık mı edilmiştir yoksa doğrusu mu yapılmıştır acaba bu olayda?
Cemal Gürsel "tonton" bir adamdı, birçok
darbeci gibi "nursuz" değildi. Babacandı, sempatikti.
Darbeden yirmi gün kadar önce, mayıs ayının hemen başlarında
Menderes'e bir
mektup yazmış, gerginlikten ve kötü gidişten duyduğu endişeyi dile getirirken başbakana "bağlılığını" da belirtmişti.
Darbe istemiyor, Bayar'ın
istifa edip Menderes'in Çankaya'ya çıkmasını çözüm olarak öneriyordu!
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan
emekli edilerek susturuldu, gitti İzmir'de dinlenmeye çekildi.
Darbeciler 27
Mayıs sabahı kapısını çaldıklarında onlara kapıyı pijama ve terlikle açtı, olup bitenlerden haberi bile yoktu! Darbenin "lideri" olmak bir yana...
Uçağa bindirdiler, apar topar Ankara'ya götürüp öğle üzeri cuntanın başına geçirdiler. Darbe istemeyen adam darbenin reisi edilmişti!
Çünkü cuntacılar çeşitli alt rütbelerden subaylardı ve başlarına "prestij sağlayacak bir orgeneral bulmak" arayışına girmişlerdi...
Fakat kukla yapmak istedikleri Gürsel çetin
ceviz çıktı. "İktidarda fiilen kalmak isteyenlere" yüz vermedi, cuntanın sağ kanadını hemen dört ay sonra
tasfiye etti.
"Görünürde
sivil ama perde arkasında asker vesayetinin devam edeceği" ve sistemin temel kilitlerinin
bürokrasi lehine vurulacağı bir rejim ona daha akılcı ve sempatik gelmişti!...
O düzenin kurulmasına
destek verdi ve parlamento tarafından da hemen
cumhurbaşkanı seçilerek ödüllendirildi. (
Çocuk aklımızla buna o zaman çok sevinmiştik, oylamayı
radyo başında "naklen" dinleyip alkışladığımı hatırlarım, 1961 ekim ayı, Menderes'in asılmasından bir ay kadar sonra.)
Öte yandan, Menderes,
Zorlu ve Polatkan'ın öldürülmelerini de hiç istemedi ama onları kurtarmaya da gücü yetmedi... Demokrasiye dönelim dediyse, o kadar da değildi canım... Şöyle
ağız tadıyla adam asılıp, bürokrasi halkın temsilcilerinden intikam alamayacaksa bu darbe niçin yapılmıştı, öyle değil mi efendim?
Cumhurbaşkanlığı dönemi "sönük" geçti, bir başka sönük başkan, Fahri Korutürk gibi...
Ordu içinde kurulup kurulup bozulan çeşitli yeni cuntalara da,
Talat Aydemir serüvenine de engel olamadı.
Zaten görev süresinin beşinci yılında hastalandı, komaya girdi, meclis tarafından bu nedenle görevinden alındı, bir süre sonra da
vefat etti.
Stadın adının değiştirilmesi, "insan" Gürsel'e haksızlıktır.
Fakat ismi kalırsa, bu sefer de "iyi darbeci-kötü darbeci" ayırımı yapma tuzağına düşeriz, bunun sonu yoktur.
En iyisi, birilerine yağ çekmek için spor tesislerine bu tür isimleri koyma yoluna daha başından gitmemek değil midir?
Sonra devir değiştikçe yağ değiştirmek zorunda kalınıyor, on bin kilometrede bir, pardon on yılda bir!
Hadi hadi açık konuşun, hiç şaşmam,
Ergenekon iktidara gelse
Adnan Menderes Havaalanı'nı Alp Er Tunga Havaalanı da yaparsınız siz.