Bu başlığı on gün önce atmıştım, şimdi "mükerrer" iş yapmamın nedeni var, unutkanlıktan ya da tembellikten değil.
Atatürk'ün sahip olduğu
İş Bankası kurucu hisselerini
CHP'ye bırakmış olmasıydı mesele...
Niçin bu hisselere bu kadar yapışıyorlardı?
Ülkemizin önde gelen Kemalist'lerinden Profesör Ahmet
Mumcu bu sorumuza çok şaşmış, açıklama göndermiş,
Melih Aşık refikimiz de bunu alıp bize "gol atmanın" keyfiyle yazmış. Bizzat kendisi mi yazdı, emrindeki çocuklardan birine yazdırıp altına imzasını mı attı, bilemeyeceğim.
Profesör Mumcu, sözkonusu hisselerin "gelirlerinin" (yani temettünün) Türk
Tarih Kurumu ile
Türk Dil Kurumu arasında paylaştırıldığını hatırlatıyor. Partinin eline beş
kuruş geçmiyor. CHP, bu hisselerin yalnızca "emanetçisi" konumunda.
Peki de, Atatürk niçin bu hisseleri doğrudan TTK ile TDK'ya bırakmamış da, böyle dolambaçlı bir yol seçmiş?
1938 yılında tek partiyl
e devlet "eşdeğer" olduğu, aynı anlama geldiği için mi acaba? Ha devlete, ha partiye, aynı şey...
"Pek bir bağımsız" oldukları bize ısrarla söylenen bu kurumlarla tek parti arasında sarsılmaz bağlar kurmak için olmasın sakın?
Günün birinde "başka partiler" de doğabileceğini ve bu meselenin
tartışma konusu (ve de tatsızlık konusu) yapılacağını düşünmemiş...
Öyle ya, alt tarafı bir partinin genel başkanı, mirasını, çocuğu olmadığı için, partisine bırakıyor, ona bakarsanız... Mesele bu kadar basit mi?
Peki, şimdi CHP bu hisseleri niçin "gerçek sahiplerine" devretmiyor da "temettü taşeronluğu" görevini sürdürüyor?
Atatürk'ün "aziz hatırasına" saygıdan mı?
Yoksa, "7'ye 4" ile azınlıkta kalsa bile bankanın genel kurulunda "
koltuk sahibi olmak" hoşuna gittiği için mi?
Kararlarda belirleyici çoğunluğu yok, tamam da, bankanın vereceği kredilerde falan hiç mi "etkileme" gücü yok?
"Solcu" olduğunu ısrarla söyleyen parti, nasıl oluyor da "
finans-kapital saflarında" aktif rol oynayabiliyor?
Siz çocuk mu kandırıyorsunuz?
Ukalalık etmesini biliyorsunuz ama bu temel sorulara
cevap veremiyorsunuz.
O soruların bazıları da şunlar:
"Bir bankanın ortağı" olmak koskoca Büyük Önder'e yakışır mı?
Buna cevap verin, sonra "
çiftlik kurup bira ve
ayran üretmek, üstelik Bomonti Fabrikası'yla kıyasıyla rekabete girişmek ve sonunda da iflas noktasına gelmek yakışır mı" sorusuna da geliriz.
Bu paranın "Hintli Müslümanlar'dan" (yani bugünkü Pakistanlılar'dan) geldiği bilinir, kurtuluş savaşımızda kullanılmak üzere.
Niçin top
tüfek alınmamış da bir kenara konulup saklanmış?
Lenin'in gönderdiği altınlar Fransa'dan top almaya yettiği, ayrıca masrafa gerek görülmediği için mi?
Bunlara cevap verin, sonra ileride, günün birinde, "Atatürk fiilen parti başkanı olmakla yanlış mı yaptı, 'partilerüstü' kalsaydı daha doğru olmaz mıydı" sorusuna da belki gelirsiniz.
Gelmezsiniz. Kellim kellim la yenfa!