(Hadi şimdi otur bir de bunlara Mağrib'in neresi olduğunu anlat, oradan "atasözleri ve deyimler" konusuna gir, yazının tadını kaçır...)
Anadolu Ajansı, eski bir Apollo 9
astronotunu
Osmanlıca konuşturmuş!
Astronot Schweickart, "dünyayı ansızın dümdüz edecek dev bir göktaşı" demesi gerekirken, "dünyayı fücceten hak ile yeksan edecek" deyimini kullanmış ajans haberinde!
Bu, "anlaşılmaz bir ifade" oluyormuş.
Elifi görse mertek sanan Babıali ayakçıları için öyle herhalde... Ucuza gelsin diye böyle çocukları istihdam edersen olacağı budur... (Şimdi "istihdam ne demek" diye de sorarlar.)
"Vay gericiler vay" demek istiyor
gazete, astronotu bile Osmanlıca konuşturuyorlar!...
Tabii, "fücceten" kelimesini hayatlarında hiç duymamışlar. "Hak ile yeksan" diye bir deyim hiç kulaklarına gelmemiş.
Anaları bunlara nece öğretmiş? Hangi mektebe gitmiş ya da gitmemiş bunlar? (Bakınız ben de gericilik ettim, hükümete yağ çekmek için okul değil mektep dedim! Utanmıyorlar, böyle de suçluyorlar bizi.)
Bunların kafasına göre "Allaüekber" demek de gericilik tabii, ilerici olmak istiyorsan "Tanrı uludur" diyeceksin. (İkisinin arasındaki çok ince farkı
CHP yöneticilerine bile sormayınız, algılayamazlar.)
Sonra da otururlar, Deniz Baykal'ın "çarşaf açılımını" ciddi ciddi tartışırlar.
Adam olmayacaklarını bildiğim için, sözüm onlara değil, Dilber Hala'nın yaptığı gibi, ortayadır:
Dolmuştan "müsait" bir yerde inen halka bu tür hırtlıklarla ters düşerseniz, Deniz Baykal'ınızı çarşaf da giyse iktidara getiremezsiniz, umreye de gitse...
Her Türk aydını, "makul" düzeyde Osmanlıca bilmek zorundadır.
Bakkal Mehmet Efendi'yi kastetmiyorum, "aydın geçinenlerden" sözediyorum. (Kaldı ki Bakkal Mehmet Efendi, "fücceten" gibi kelimeleri basın zavallılarına öğretecek konumdadır.)
Ancak üniversitedeki "paleografya" uzmanları tarafından çözülebilen "eski Osmanlıca"yı da kastetmiyorum.
"Oturup eski yazı öğrenin" de demiyorum. Aslında demek isterim ama it kopuk üstüme saldırır...
Şu ölçüyü koyalım diyorum: Her Türk aydını,
Atatürk kadar Osmanlıca bilmek zorundadır!
Örneğin kutsal kitabımız (!) olan Nutuk'u okuyup anlayabilecek kadar!
Çünkü Nutuk'un "Öztürkçe çevirisi" olan Söylev'de Atatürk meclis üyelerine, pardon, CHP meclis grubu üyelerine "Efendiler!" değil "Baylar!" şeklinde sesleniyor ve bu da fena halde gülünç oluyor.
Kaldı ki o tarihte ortada Atatürk yok, Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemal Paşa var.
Hadi hadi utanma, "reisicumhur ne demek" diye de sor...
Ne bozuluyorsun hamşo, "bu ahval ve şerait en namüsait bir mahiyette tezahür edebilir" cümlesi onun ağzından çıktı mı çıkmadı mı?
Peki, "Kamubuyurum Tüz Bölemi'nin kamutay üyesi saylavları" deyince anlayacak mısın? Al sana gerici olmayan Öztürkçe cümle... Pardon, "tümce" canım, tümce...