Balyoz planı ile ilgili normatif tartışmaları bir kenara bırakarak
Çetin Doğan’ın açıklamalarında ve Balyoz planında tesbit ettiğim beş çelişkiyi takdimimdir:
1) Çetin Doğan yaptığı bir açıklamada şunu söylüyor: “Şu hususu özellikle vurgulamak isterim ki,
Plan Seminerlerinin dayandırıldığı jenerik
senaryolarda hiç bir zaman gerçek siyasi parti ve şahıslardan söz edilmez. Böyle bir durum TSK’nın
disiplin anlayışı ve gelenekleri ile bağdaşmaz.”
2) Oysa kendisinin de kabul ettiği ses kayıtlarında aynen şu ifadeleri kullanıyor. “
İstanbul’un sorunlarını halleden tabii Türkiye’nin sorunlarını halledecekmiş. O amaçla iç siyasete soyunmuş bir adamın bakalım meseleleri ne hale getireceğini hep birlikte göreceğiz.” Dinlemek isteyenler için o sözler aşağıdaki linkte sondan 4. kayıtta. http://www.samanyoluhaber.com/h_344088_komutanlar-darbeyi-konusuyor---dinle.html
3) Çetin Doğan yaptığı açıklamalarda
Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri’nden
katılım olmamasını 1
Mart tezkeresi nedeniyle oradaki yoğunluğa bağlıyor. Oysa o tezkere 1 Mart’ta onaylanmamıştı. Bu toplantı ise o tezkerenin hazırlıklarının yapıldığı dönemde değil tezkere reddedildikten neredeyse bir hafta sonra 5-7 mart tarihlerinde yapılmıştı.
4) Çetin Doğan bu çalışma için bir savaş halinde cephe gerisinde yapılacak faaliyetlerin senaryosu oynandı diyor. Oysa Genelkurmay kaynaklarının Yeni
Şafak gazetesine yaptığı açıklamada,
Tatbikat Plan Senaryosu’na göre Geri Bölgeler için oynanan senaryoda yer alması gereken hususlar şu şekilde sıralanıyor: “Bu tatbikat 1.
Ordu Komutanlığı’nda olduğuna göre İstanbul,
İzmit ve
Bursa gibi şehirlerimizdeki stratejik hedeflerin korunması, buralara yönelik taarruz ve sabotajlara karşı önlem alınması ve düşmanın kışkırtabileceği içimizdeki etnik yapılar bu bölümde değerlendiriliyor.”
Eğer o toplantı geri
bölgelerde yapılması gerekenler için yapıldıysa Çetin Doğan’ın senaryoda stratejik hedeflerin nasıl korunacağına ilişkin bir çalışmanın neden olmadığını da açıklaması gerekiyor. Hadi diyelim İzmit’teki
kimya tesislerine yönelik önlemleri konuşmayı unuttunuz. Boğaz köprülerini koruma önlemlerini konuşmayı da mı unuttunuz. Bu Genelkurmay’ın öngördüğü geri bölge plan çalışmaları ile çelişen bir durum değil mi?
5) Jenerik senaryonun ilk girişinde
Meclis’in
sıkıyönetim kararı almadığına vurgu yapılıyor. Oysa bütün konuşmalarda EMASYA planlarının yeterli olmadığına vurgu yapılıyor ve harekât planı Sıkıyönetim uygulamalarının üzerine kuruluyor. Eğer bu bir senaryo ise Meclis’in sıkıyönetim kararı almaması gerçeğinden hareketle o oyunun oynanması gerekiyor. Burada ise tam aksine sıkıyönetim uygulamalarının nasıl olacağı tartışılıyor. Yani senaryoda ortaya konulan ana plana sadık kalınmıyor.
Örneğin Çetin Doğan kapanış konuşmasında
halk desteğini “YIPRATACAK ADIMLAR ATILMASINA, İÇİMİZDEN BAŞKA TÜRLÜ SESLER ÇIKMASINA MANİ OLACAĞIZ. BU ONUN İÇİN DE BÖLGEDEKİ SIKIYÖNETİM PLANLAMALARINI YENİ BAŞTAN DAHA BELKİ RADİKAL TERTİP VE TEDBİRLERLE AMA YETERLİ GÜCÜ BÖLGEDE BULUNDURARAK, BUNDAN AMAÇ ŞU; BÜTÜN GÜÇLERİ KULLANMAK DEĞİL VARLIĞIYLA CAYDIRICILIK ESASTIR.” Şimdi karar vermek gerekiyor. O senaryoya göre Çetin Doğan’ın da kabul ettiği gibi Meclis sıkıyönetim kararı alamamış ise burada oynanan senaryoda Sıkıyönetim planlarını yeni baştan ve daha radikal şekilde tertip etme vurgusu nereden çıkıyor?
Balyoz planının düşman durumu bölümünde “Bu kapsamda; başta
öğretim kurumları olmak üzere, kamu hizmetlerinin yerine getirildiği çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında, irticai hareketin simgesi olan
türban ve başörtüsü kullanılmasında ısrarlı davrandıkları gözlenmektedir” denmekte. Bu planda sözü edilen kadrolaşma argümanını o dönemdeki gazetelerden takip ettiğimizde ilginç bir durum ortaya çıkıyor. Örneğin
Hürriyet gazetesinin arşivine “AKP kadrolaşma” yazdığınızda 2002 yılı için 14, 2003 yılı için ise 98 sonuç geliyor. Daha ilginci kadrolaşma tartışmaları Balyoz toplantısının hemen arkasından artmış.
Nisan ve mayıs aylarında toplam 50 sonuç çıkarken Doğan’ın emekliliğinin ardından bu haberler neredeyse yok olmuş. Bu bir tesadüf mü?