Uzman geçinenleri cebinden çıkaracak kadar dil meselelerine hâkim olan
Sevan Nişanyan, "Hiç mi
Kürtçe bilen redaktörleri yok" diye soruyor. (
Taraf, 1 Ocak)
Konuyu tahmin etmişsinizdir:
TRT'nin yeni kanalında Başbakan'ın söylediği cümleyi ("TRT6 hayırlı olsun"), merkez medya gazeteleri doğru bir biçimde
Kürtçe yazamadı; 'x' ve 'w' harfleri birbirine girdi.
Peki, "Kürtçe bilen redaktörleri hiç mi yok?" Evet yok! Yani bilinçli olarak
tercih edilmiş, "
arkadaş sen aynı zamanda Kürtçe konusunda bize
yardım edeceksin" diyerek işe alınmış kimse bulunmuyor.
Bu arada şunu da kaydedeyim:
Bir arkadaşımız zamanında
Cumhuriyet gazetesinde işe girmiş. Bir süre sonra, (şu sıralar Hürriyet'te çalışan) şefi, "Sen Kürt'müşsün ama Kürtçü değilmişsin" demiş.
"Konuşma biçiminden, beni MİT veya Emniyet'ten soruşturduğu anlaşılıyordu" demişti arkadaşımız.
Mesele aslında münferit bir durum değil.
Merkez medya denilen yayın organları,
Türkiye'nin temel kimlik meseleleri konusunda, hep üç maymunu oynamış, Genelkurmay'ın çizdiği sınırları aşmamaya özen göstermiştir.
Bir sınır ihlali olursa, "Aman, pardon, hata yaptık" diye apar topar geri çekilmiştir.
Şu
Kürt sorunu,
PKK ile birlikte çeyrek asırdır şiddetli biçimde devam ediyor ama işte Kürtçe bilen redaktör yok!
Tabii bunun tek nedeni merkez medyanın duyarsızlığı, umursamazlığı ya da devletin dümen suyundan gitmesi değil.
Sen eğer "Ben bu işi silahla çözeceğim" dersen, "konuşmaya" gerek kalmaz ki!
Öğrenmek, anlamaya çalışmak ne kelime, tam tersine, "düşmanın dili" medya tüketicisi sıradan vatandaştan uzak tutulmaya çalışılır.
Savaştığın insanların dilini ve alfabesini, casuslarının bilmesi yeterlidir. Yok, eğer savaşmak yerine uzlaşacaksan, anlaşacaksan işte o zaman "dil" öne çıkar.
Daha önce değinmiştik:
Kürtçeden habersiz olan merkez medya,
Sünni İslam'ı, Aleviliği,
Ermeni sorununu filan da bilmez.
Mesela "
insan hakları" ya da "soykırım" gibi sık sık kullanılan kavramların ne anlama geldiği konusunda da pek fikri yoktur.
Hadi bunlar netameli konular. Ya "ekonomi" gibi doğrudan cüzdanlara hitap eden bir konudaki eksikliklere ne demeli?
Türkiye,
Rusya ile yoğun ticaret yapar ama Rusça bilen redaktör de yoktur.
Arapça da bulamazsınız. Çinceyi hiç saymayalım.
Merkez medyanın insan kaynakları bölümleri, "iyi okullardan"
mezun, öncelikle "
İngilizce bilen" elemanların peşindedir.
Gerçekten de zeki, çalışkan, genel kültürü yerinde elemanlar bulurlar. İşin o tarafına bir şey demiyorum.
Ama işte görüyoruz; İngilizce, Fransızca, Almanca yetmiyor. Hayatın akışı başka dillere ve başka kültürlere de açılmayı gerektiriyor.
Bazı iktisatçılara göre Türkiye şu anki küresel
krizden az yara alarak çıkacak; bu sayede de kriz bitiminde öne fırlayacak, rekabette bazı ülkeleri sollayacak.
Eğer bu gerçekleşirse, önümüzdeki yıllarda, yukarıda değindiğim konulara ve dillere hâkim elemanlara daha fazla ihtiyaç duyulacak demektir.
Şimdiden hazırlanalım!