Cushman - Wakefield Genel Müdürü Toğrul Gönden,” Türkiye, gayrimenkul’de birçok Avrupa ülkesiyle yarışır hale geldi. Ancak ,gerçekçi bir fiyat-risk ilişkisi kurulmadıkça bir yatırımcının İstanbul’u, Londra’ya tercih etmesi zor görünüyor.” dedi.
GYODER`in ev sahipliğinde yapılan 13’üncü Gayrimenkul zirve’de, kronik bir konu haline gelmiş olan Türkiye`de yabancı yatırımın neden bu kadar kısıtlı olduğu ”sorusu yine gündeme geldi. Aynı soru, Cushman-Wakefield`in zirve öncesi organize ettiği kahvaltıda da konuşuldu. Türkiye`nin önde gelen gayrimenkul geliştirme şirketleri ile Ortadoğulu yatırımcı ve yatırım danışmanlarının biraraya geldiği kahvaltıda, Türkiye’ye yabancı yatırımcının nasıl çekilebileceği konuşuldu. Konu ne kadar kompleks olsa da ortaya gayrimenkul geliştirici şirketlerin fiyat beklentisini oluştururken yabancı yatırımcının beklentilerini doğru anlamak ve yönetmek zorunda olduğu çıktı.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Cushman - Wakefield Genel Müdürü Toğrul Gönden, düzenlenen ULI (Urban Land Institute) organizasyonunda konuşan 3 ayrı yabancı yatırımcının bahsettiği en önemli yatırım kriterlerini şöyle sıralandı; Pazarın şeffaflığı, Kur ve enflasyon riskinin yönetilebilir olması, Lokal çözüm ortağının güvenilirliği, Hukuki güvence, Likidite (yatırımlardan hızlı çıkabilme kabiliyeti). Cushman - Wakefield Genel Müdürü Toğrul Gönden, “Ne kadar çok yabancı yatırımcı olursa, yatırımlardan hızlı çıkabilme kabiliyeti de o kadar artar. Bu seçeneğin eksik ya da yetersiz olması ise yabancı yatırımcıyı korkutur. Londra`ya bakıldığında bir ofis binası, 8 sene içinde 3 kez el değiştirebiliyor. Londra bu şekilde her yıl, hareketliliğine hareketlilik katıyor. Londra`nın geçen yıl 27 milyar, buna karşılık İstanbul`un sadece 280 milyon Dolar’lık yabancı yatırım çekmesinin en önemli nedeni budur.” tespitinde bulundu.
İstanbul, getiri bakımından Londra’dan yüksek, risk bakımından Moskova’dan düşük olmalı diyen Gönden, ”Oysa Gayrimenkul yatırımcıları temelde 3 farklı strateji uyguluyor.Düşük riskli ve düşük getirili yatırım, Yönetilebilen risk ve makul getirili yatırım.Yüksek riskli ve yüksek getirili yatırım. Düşük riskli ve düşük getirili yatırımlar için ideal pazarları Londra, Paris, New York, Frankfurt olarak sıralayabiliriz. Birçok konuda hızla gelişme kaydeden Türk gayrimenkul pazarında yatırım yapmak isteyenler ise, diğer pazarlarla karşılaştırıldığında yüksek riskle karşılaşmıyor. Bu nedenle yüksek getiri beklentisi içinde de olmamalılar. Özellikle İstanbul, gayrimenkul pazarının gelişmesiyle birlikte birçok Avrupa ülkesiyle gayrimenkul ve arsa fiyatları konusunda yarışır hale geldi. Ancak yine de başta imar ve kur riskleri olmak üzere, gerçekçi bir fiyat-risk ilişkisi kurulmadıkça bir yatırımcının İstanbul'u, Londra’ya tercih etmesi zor görünüyor.” Dedi.
Cushman - Wakefield Genel Müdürü Toğrul Gönden, “düşük riskle yüksek getiri bekleyen yatırımcıların İstanbul'a gelmesi için İstanbul’un getiri bakımından Londra`dan yüksek, risk bakımından ise, Moskova`dan düşük olması gerekiyor. Bu nedenle ikinci stratejiyi uygulayan yatırımcıların Türkiye’deki proje geliştiricileri tarafından tercih edilmesi ve Türkiye’deki gayrimenkullerin bu şekilde pazarlanması çok önemli.” Diye konuştu.Dünyanın en büyük gayrimenkul yatırımcılarının ülke stratejilerine bakıldığında Türkiye'nin çok da yer almadığını alsa da Avrupa mı Asya stratejisinde mi yer alması gerektiği sorusuyla karşılaşıldığını görüyoruz diyen Gönden, Türkiye gelişmekte olan bir ülke olsa da BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) üyesi değil. Bu grup genişletilince ilk eklenenler Meksika ve Endonezya oluyor. Başarılı ekonomik büyüme yolculuğumuzun algısını yeterince oluşturamadığımızı, nefes kesen güzellikteki İstanbul`un Paris, Londra veya New York gibi marka şehirler arasında yer almadığını görüyoruz.” dedi.