Tek tip adam yetiştirmek. Bazen söze şöyle başlanıyor: 'Eğitim faaliyetleri iyi de sonuçta
tek tip insan yetiştiriyorlar.'
Bahsi geçen insanlara bakıyorsunuz; hiç de tek tip gibi durmuyor. Her yaştan, her meslekten, her yöreden insanlara nasıl tek tip
gömlek biçeceksin ki! Üstelik bahsi geçen kitleler bu ülkenin eğitim seviyesi en yüksek
sivil toplum katmanını işaretliyor. İçinde bilim adamları mı dersin, sanatçılar mı ararsın; hepsi mevcut. Zengin de var fakir de. Tabiri caizse her biri cins zekâ ve eşsiz bir tecrübe. Böyle bir topluluğa 'gelin sizi tek bir kalıba dökelim' deseniz razı olurlar mı? Mümkün değil! Hele bu çağda! Dünya bu kadar şeffaflaşacak, insanın bilgiye erişimi bu kadar sürat kazanacak ve siz diyeceksiniz ki: 'Ey millet deli gömleği giyer gibi şu kefene sarılın bakalım!' Olacak iş mi bu!
Acaba tek tip üzerine ezber yapanlar, aynı tarz giyinen, aynı renkleri
tercih eden, aynı şekilde tıraş olan; yani görüntü itibarıyla birbirine benzeyen insanları mı kastediyor? Ortada böyle bir durum da yok. Bıyıklısı bıyıksızı, atkuyruklusu dazlak kafalısı, '
keçi sakallı'sı sakalsızı, başı açığı kapalısı; hepsi
evet hepsi var bahsedilen topluluklar arasında. Bir kitlede profesöründen öğrencisine, ressamından öğretmenine kadar her çeşit insan olur da değişik tipler olmaz mı?
Acı gerçeği söylemek zorundayım: Tek tip
suçlaması yapanların büyük bir kısmı cemaat adını verdikleri kitleler hakkında hiçbir şey bilmiyor. Zaten 'cemaat' dedikleri insanlar da kendilerine cemaat demiyor. Gerçi öyle deseler ne olur? Önemli olan, insanların sivil kalmaları ve demokratik haklarını barışçı yollardan talep etmeleridir. Bir kitleye oryantalist bir bakış açısıyla bakacaksın, onlara uzaydan gelmiş muamelesi yaparak ötekileştirmeye çalışacaksın; sonra da o yanlış kanaatler üzerine stratejiler üreteceksin. Bir acı gerçek daha: 'Tek tip' rahatsızlığını ortaya koyanların kısm-ı azamı, 'tek tip toplum' arzuluyor, planlıyor. 'Benim dediğim gibi ol! Sana nasıl emrediyorsam öyle ol!' diyor.
Tabii ki herkesin 'ideal insan' ve 'ideal nesil' yetiştirme arzusu olabilir. Bunu düşünmeyen aydın ve fikir adamı mı var tefekkür tarihimizde? Tevfik Fikret, oğlu
Haluk üzerinden bir nesil sembolize edip onun Promete'den ateşi alıp gelmesini istemişti. Ateş, bilimdi, çağdaşlıktı; her neyse oydu işte! Akif de 'Asım'ın nesli' diyerek bir
gençlik hayal etmişti. Bu gençlik için
gözyaşı dökmüştü milli
şair. Yeni bir nesil yetiştirme ideali bizim düşünce tarihimizin bir parçasıdır. Sonuçta kamuoyuna idealler arz edilir; kimi zaman benimsenir kimi zaman da reddedilir.
Kamu vicdanının kabul ettiğini hiçbir güç sindiremez; maşeri vicdanın reddettiğini de kimse zorla benimsetemez. İnsanlar bir ideal uğruna bir araya gelir, sonra onları toplumla paylaşır. Teklif edilen düşünceler rasyonel bir tabana dayanmıyorsa zaten toplum bu fikirleri dışlar, yalnızlaştırır. Devletin,
sistemin ya da rejimin beğenisine göre sivil toplum hareketlerini örgütlemeye hatta onlara meşruiyet bahşetmeye kalkarsanız toplumla çelişir, kamu vicdanını yaralarsınız. Demokratik kitle hareketlerini düşman gibi sunmak, demokrasinin çoğulcu ruhunu göz ardı etmek anlamına gelir. İdeal nesil rüyaları üzerine söylenenler ansiklopedilere sığmaz. Dünya düşünce tarihinde de durum farklı sayılmaz.
Korkmaya gerek yok. Bu çağda hiçbir birey, aklını fikrini götürüp hiçbir kimseye, hiçbir kitleye teslim etmez, etmeyecek. O yüzden sivil topluma girilirken dilekçe verilmez, çıkarken de
istifa yazılmaz. Gönüllü hareketlerden de hiçbir kimseye zarar gelmez. Bu zamanda fert, tek bir kalıba girmeyeceği gibi, toplum da kendisine sistem tarafından dayatılan gömleği giymeyecektir. Aksini düşünen faşizm heveslisidir; başka bir şey değil.