Belli ki genel seçimlere kadar pek çok
sürpriz hadiseye şahit olacağız. Beklenmedik hamlelere herkes hazır olmalı. Zira daha önce sandıkta mağlup olanların
AK Parti'nin üçüncü bir dönem daha
iktidar olmasına tahammülü kalmadı. Bütün araştırma ve göstergeler AK Parti'nin bir dönem daha tek başına iktidara yürüdüğünü gösteriyor. Bu
manzara hükümetten haz almayan güçleri (parlamento dışı unsurlar dâhil) çileden çıkarıyor.
Sandıktan beklediği sonucu bir türlü alamayanların tek umudu şiddet kokan sokaklar. Oradan yükseltilen ıslıklar medyanın eline geçtiğinde
kıyamet borusu gibi kullanılıyor. ADD Başkanı Bayan
Çölaşan, cumhuriyet mitinglerine yeniden başlayacaklarını beyan etmişti zaten. Çölaşan'ı duyan da sanacak ki malum mitinglerden çok büyük bir siyasi sonuç elde edildi. Tam aksine; cumhuriyet mitingleri
Cumhuriyet Halk Partisi'ne yaramadı. Siyaset mühendislerinin rehin tuttuğu "Solda
birleşme" projesi bile CHP'ye oy getirmedi. Getiremezdi de; çünkü sosyal bir ihtiyaca dayanmaktan çok,
siyaset dışı derin unsurların operasyonu gibi algılandı. Bazı olaylar da bu algıyı teyit etti...
Şimdi yeni bir deneme-yanılma metoduyla karşı karşıyayız. AK Parti karşıtlığı etrafında bir araya gelen güçler hemen her mekânda
protesto düzenlemeyi hedefliyor.
Yumurta atmakla başlayan "şirin
eylemler", taş atmaya dönüştü bile.
Güvenlik güçleri ısrarla
tahrik ediliyor ki coplanan öğrenci görüntüleri medyada yankılansın.
Geçenlerde bir TV kanalında öğrenci eylemlerini seyrediyorum. Kaldırım taşlarını yerinden söküp sağa sola atıyorlar. Bir ara hızlarını alamadılar, orada görev yapan muhabir çocukları dövmeye başladılar. Gazetelerde tek satır yok o tokatlardan. Ne kınayan var "şirin eylemciler"i ne eleştiren. Varsa yoksa "
polis şiddeti". Eyvallah; polis orantısız güç kullanmasın. Buna kimsenin itirazı olamaz; ama nedir o şımarık ve serkeş öğrenci şiddeti?
Her neyse. Kim kimi protesto etmek istiyorsa etsin; ama şiddet kullanmasın.
Şiddet kokan eylemleri büyük bir sempatiyle karşılayan medyanın bir bölümü, nedense, söz konusu başka protestolara aynı sempatiyle bakmıyor. Mesela
Muhteşem Yüzyıl dizisi için 70 bin e-
mail gönderilmiş ve RTÜK'e şikâyette bulunulmuş. Bizim eylemsever gazeteciler bu protestoyu yerden yere vuruyor, insanları kurgu ile gerçeği ayırt edememekle suçluyor vs. İyi de e-mail atmak mı suç, taş atmak mı? İnsanlar en demokratik haklarını kullanarak şikâyet dilekçesi yazmış. İçinde ne şiddet var ne
hakaret. "Bu dizi sonuçta bir kurgudur" diyen bazı meslektaşlarımızın başka dizilerden niçin huzursuz olduğunu da anlayamıyorum. "Kurguyu gerçekle karıştırmamak gerekiyor" diyerek Muhteşem Yüzyıl'a muazzam
destek verenler,
Kurtlar Vadisi gibi, Tek
Türkiye gibi dizilerin adı anıldığında neden öfkeye kapılıyor o zaman? Kurguysa kurgu. 'Protesto edeceksen elli çeşit barışçı yol var; onları deneseniz ya' diyemiyorsunuz. Çünkü her alanda yürütülen çifte standart dizi-film işlerinde de medyayı
esir almış durumda.
Seçime kadar çok değişik ve umulmadık protestolar tezgâhlanabilir. Başta
Alevi ve
Kürt vatandaşlarımızın çok müteyakkız olması gerekiyor. Çünkü siyaset alanında hezimet üstüne hezimet yaşayanlar kurtuluş çaresi olarak mezhep kavgası ve etnik çatışmayı mercek altına almış durumda. Daha önce denediler ve maalesef başarılı da oldular. Açık konuşmak gerekirse Alevî-Sünnî, Kürt-Türk çatışmalarına sebep olacak kadar her kitlenin içinde
ajan/
provokatör var. Dün de vardı bugün de var. Üstelik bugünküler daha muhteris, daha öfkeli, daha sinsi. Zira yenilgi üstüne yenilgi aldılar ve
ülkenin kaosa sürüklenmesine vesile olamadılar.
El hak bu ülkede
mağdur kitleler bulunmakta ve bu insanlar daha demokratik, adil ve özgür bir ülke istemektedir. Bu nedenle herkesin protesto yapacak pek çok sebebi olduğu aşikâr. Ne var ki demokratik hakkın demokratik çerçevede kullanılması gerekiyor; ta ki
demokrasi yaşatılabilsin. Yani e-mail atmaktan kurşun atmaya kadar uzanan bin bir çeşit protesto yöntemi var karşımızda. En legalinden en illegaline kadar... Aslolan, en
küçük bir şiddete başvurmamak ve karşı şiddeti doğuracak provokasyonlara fırsat vermemektir. Şiddet içeren her eylem bilin ki karanlık güçlerin yazdığı senaryodur...