KOMBİDEN ZOMBİYE

Yılbaşı gecesi 7 genç insan hayatını kaybetti.


Kombi borusundan kaynaklanan bir arıza sebep oldu ölümlerine. Büyük bir acı. Tarifi mümkün olmayan bir trajedi. Allah geride kalan yakınlarına sabır versin. Ateş düştüğü yeri yakar; kim bilir ana yüreği nasıl feryat etti bu hazin hadise karşısında, baba kalbi nasıl tahammül etti bu zamansız ayrılığa... Her meseleyi siyasi bir kampanyaya dönüştürmek için çırpınıp duranlar bu üzücü olaydan da yeni bir fırsat oluşturmak için gayret sarf etti. Yazık! Olay, sistematik bir arızadan kaynaklansa, genellemeler yapılabilir ve umumi bir yanlıştan söz edilebilir. Bir ev değil de bir apartman (Allah korusun) bu faciayı yaşasa bu, bir apartmanın veya bir semtin dramı, bir sistemin hatası anlamına gelebilir. Ancak bir evde meydana gelen bir kazadan bahsediyoruz. Tabii ki yüreklerimiz sızlayacak, tabii ki sorumlular varsa hesap sorulsun diyeceğiz. Ve herkes hesabını verecek. Ancak her meselenin makul bir çerçevesi var. Gencecik fidanlar üzerinden siyasi manevralar yapmak da neyin nesi! Ve daha kötüsü neden bizim siyasetçimiz, basınımız vs. bu tür ucuz hesaplar üzerine hesap kitap yapar? Bir huy mudur bu? Bir zihniyet midir bu? Bir alışkanlık mıdır bu? Şehitler gelir sıra sıra; al bayraklara sarılı tabutların arkasından şefkat kahramanı analar ağlar, dağ gibi babalar yıkılır. Kardeşlerin feryadı boğazlarında düğümlenir. Bir milletin acısını, bir vicdanın sızısını anlatmaya kifayet edecek kalem henüz keşfedilemedi. Ancak bu cenazeler üzerinden bile siyaset yapılır. Kimi mutantan nutuklar çeker vatan millet üzerine. Kimi bir kısım insanları toplar cami avlusuna ve sloganlar attırır psikolojik harp taktikleri eşliğinde. Oysa o gün yapılacak şey gayet açıktır: Bir çare aramak kanın durması için ve acılara gözyaşlarımızla katılmak. Ateşin düştüğü yeri sinemiz bilmek, ağıtlara ortak olmak. Ve duygularımızın yanıltıcı baskısına boyun eğmeden cenaze avcılarının planlarına isyan etmek... Bir kombi kazasından -topluma korku salacak bir hortlak- zombi üretilmez. Yani, 'Bulacaksın bir suçlu dizeceksin kurşuna' mantığı ile yaklaşılmaz olaylara. Bir hazin kazadan sonra bir genel müdür istifa ediyor. Erdemli bir davranış. Aslında istifa etmiyorum dese yapılacak çok şey de yok. Zira sistematik bir hata değil yaşananlar. Ne var ki yaptığı toplantıda üslubu hüsnü kabul görmüyor. Sonuçta üslubunun ceremesini çekiyor ve istifa ediyor. Belki de bu karardan dolayı tebrik edilmesi, örnek gösterilmesi lazım. Yok! Yetmiyor birileri için ve rüzgâr siyasi bir kelle avcılığına dönüşüyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in kellesi isteniyor. Eyvallah. O da istenebilir; ancak bu vahim ve hazin olayla siyasi rant hesabı görülmez. Konu herkesin malumu aslında: Yaklaşan mahalli seçimlerde her olay bir siyaset malzemesi olarak görülüyor. Belli ki Ankara büyükşehir belediye başkanlığı sembolik bir iktidar kavgası haline getiriliyor. O kadar ki Gökçek karşısında yer alan bütün adaylara (şaşılacak bir şekilde ve görülmemiş bir dozda) destek veriliyor. Bir partiyi sevmeyebilirsiniz. Ya da bir belediye başkanı adayından hazzetmiyor olabilirsiniz. Veya bir adayın o şehre başkan olmasını can u gönülden arzu edebilirsiniz. Ancak bu niyet ve arzuyu topluma bu kadar dayatır ve propagandayı bu kadar bağırta bağırta yaparsanız yıpratılan kişilere destek vermeyi düşünmeyenleri bile o safa itersiniz. Bu hep böyle oldu bu memlekette. Ölçüsüz muhalefet anlayışı, orantısız güç kullanılarak yapılan yıpratma çalışmaları toplumsal bir tepkiye neden oldu. Bu saatten sonra anlaşılan o ki, her olaydan bir zombi çıkarılabilir ve giyotin hesabıyla yeni kampanyalar açılabilir. Tepkiler doğal mecrasından çıkarıldığı an bilin ki mesele maşeri vicdanın sınırlarını aşmış, siyasi bir operasyona dönüşmüştür. Zombi mi lazım yazıp çizmek için? Yılbaşı gecesinden beri ölüm saçan, kadın çocuk dinlemeden sivil insanlar üzerine bomba yağdıran bir devlet var orta yerde. Öyle ki, o devletin vatandaşları bile bu insanlık dışı uygulamalardan yaka silkiyor. Uluslararası zombiyi göremeyen, günlük siyasetten heyulalar devşirmek için çırpınıp duruyor. Ve kamu vicdanı yaşananları en hassas terazide tartıyor.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER