94 yılın arkasından ABD, AAA notunu kaybetti. Risklerin yeniden hesaplanması, teminat yapılarının, likidite yeterliliklerinin değerlendirilmesi gibi operasyonel sonuçların ötesinde bu olayın ekonomi tarihi açısından önemi dikkat çekicidir.
Amerika’nın kısa vadeli hazine bonoları dünyanın her yerinde risksiz finansal entrüman olarak kabul görmüştür. Risksiz
faiz getirisi dediğimiz zaman 3 aylık hazine kağıtlarının üzerindeki fiyatlara bakarız.
ABD hazinesindeki yetkililer bu haberin etkisini azaltmak için ilk olarak S&P’nin
kredibilitesini azaltma yolunu
tercih ettiler. S&P hesaplama hatası yapmıştı,
Hazine’nin alternatif senaryoda verdiği rakamlara göre hesapladıkları için 2 trilyon dolarlık hesaplama hatası vardı. Maliyeyle ilgili bu kadar temel bir yanlışı yapan bir kuruluşun notuna nasıl itibar edilebilirdi. Ancak ucu kendine dokununca, bu sistemde bir hata var diye ortaya çıkanlar, 94 yıldır tıkır tıkır işleyen hesaplama yöntemlerinin bir günde bozulduğunu düşünmüyorlardır herhalde. Warren Buffet gibi yatırımcılar ise böyle bir not indiriminin ne kadar yanlış bir zamanda geldiğinden bahsettiler, Roubini’ye göre hatta bu not indirimi ikinci dipi başlatacak uyarıcı dahi olabilirdi.
Global bir finansal bunalımın içindeyiz. 2008 krizinden çıkmak için özel
sektörün borcunu yüklenen devletler krizi kamu borç stoğu krizine dönüştürmüş durumdalar. S&P’nin başlattığı bir süreç değil bu, onlar sadece
kral çıplak diyecek dik duruşu gösterebilmiş durumdalar. Amerika’nın kamu borç stoğu milli gelirinin %98’i seviyesinde. 2010’da bu rakamın %60 seviyesinde olduğunun göz önünde bulundurursak ABD’nin nereden nereye geldiğini anlamış oluruz. 14,8 trilyon dolar milli gelirine karşılık 14,5 trilyon dolarlık kamu borcu var. Dikkatinizi çekeyim bu yalnızca kamu borcu,
özel sektör borcunu da eklediğiniz zaman 54,9 trilyon dolarlık bir borçtan bahsediyoruz. Durum böyleyken, iki tane genişleyici
para politikası ve teşviklerin ardından %3’leri ancak zorlayan bir
büyüme oranı ve kongrede siyasi kaygılarla haftalarca tartışan milletvekilleri var. Her ne kadar bu kararı kendi kendine, siyasi etkiler altında kalmadan almış olması zor gözükse de S&P’yi ABD’nin borç ödeyebilme gücüne kuşkuyla yaklaştığı için haksız görmek mümkün değil. AAA notu olan bir ülkenin %100 borcu olamaz.
Amerika’nın şansı şu anda gelişmiş ülkelerin neredeyse hiç birinin tutulacak bir tarafı kalmamış olmasıdır. Amerika bu kadar borçluyken
Avrupa’da da ülkeler daha farklı bir durumda değiller. En azından ABD kendi merkez bankasına sahip olduğu için istediği zaman para basma lüksüne sahip.
İtalya ve
İspanya şu anda dünya için çok daha büyük bir tehdit oluşturur durumda, para basıp borçlarını ödemek gibi bir şansları da yok. Durum böyle olunca Amerika tahvilleri dünyanın en güvenli yatırım aracı olma özelliğini bir süre daha koruyabilir. Fakat ABD yönetimi S&P’nin ve dolayısıyla piyasaların verdiği mesajı dikkatle okuyup gereken tedbirleri almalıdır. G7 ülkelerinin
haftasonu konuşarak bundan sonra kendi ülkelerimizle ilgili kararları dahi beraber alacağız demesi sevindirici bir durum. Aynı ortak sesi 2008 krizi sonrasında G20 zirvesinden çıkarlarken de duymuştuk, ortak hareket edeceklerdi. Fakat bu ortak ses alınması gereken tedbirlerin ve uygulamaya konulması gereken regulasyonların acılığından olsa gerek kısılıp gitmişti. Şimdi dünya ikinci bir bunalıma girmenin eşiğinde. Eğer gelişmiş ülkeler gereken siyasi iradeyi göstermezse yeniden negatif büyüme rakamlarıyla karşı karşıya kalabiliriz.
Diğer AAA notlu ülkelerin bu notu gerçekten hak edip etmediği sorusuna da gündeme gelebilir. Şimdi ne olacak? Başka ülkeler de notlarını kaybedecekler mi? Mesela
Fransa’nın kamu borcu 2008’de %68’den 2010’da %84’e çıktı. Avrupa Birliği’nin ana garantörlerinden biri olan Fransa’nın aynı zamanda bankalarında yüklü miktarda
Amerikan tahvili de bulunmaktadır. Siyasi irade problemi göstermediği için Fransa’nın bu durumu şimdilik göz ardı ediliyor olsa da ipin ucundaki ülkelerden birisi de Fransa olabilir.
Amerika’nın kredi notunun AAA’dan düşürülmesi tarihi bir olaydır ve artık geri dönüşü yoktur. Bunun üzerine sayısız tartışmalar yapılsa dahi dünya ekonomisi için bir çağın kapanıp başka bir çağın açıldığı tarihi bir dönemeçten geçiyoruz.