12
Eylül referandum sonuçlarının tartışıldığı televizyon ekranlarında “ertesi gün”e ilişkin en çarpıcı sonuçlardan birisi
İzmir’de “Sezen
Aksu Sokağı”nın tabelasının sökülmesiydi.
Muhtemelen provokasyondur!
CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu, referandumda “
evet” çıkması halinde 13 Eylül’de insanların evinden alınacağı “faşizan” bir düzenden söz ediyordu. İzmir ve Ege, CHP öncülüğünde “hayır” oylarının
tavan yaptığı bölgemiz. Ecevit’ten bu yana İzmir solun kalesi. Son dönemde rahmetli Ahmet Piriştina döneminde sosyal demokrat belediyecilik modelinin parlak bir örneğiydi İzmir. İlerici, özgürlükçü, sol ve demokrat insanların AKP kaygısından uzak, “güven” içinde yaşadıkları İzmir’de Türkiye’nin yüz akı
sanatçılarından birisine,
Sezen Aksu’ya düşüncelerinden ötürü gösterilen tepkiler utanç vericidir.
Sezen Aksu Sokağı’nın tabelasının sökülmesiyle, adının değiştirilmesiyle İzmirli sanatçı cezalandırılmış mı olacak? Bu ayrımcı ve faşizan anlayışın en başta İzmirliler tarafından reddedileceğini düşünüyoruz.
12 Eylül öncesinde de sanatçıları “sağ-sol” diye yargılayan çevreler vardı.
Cem
Karaca “sol”,
Barış Manço “sağ”,
Kemal Sunal ise “ne sağcı, ne solcu
futbolcu” denilen anlayışın temsilcisi olarak görülürdü. Bu üç değerli sanatçımızın zamansız ölümleri ardından milyonlar tarafından sevgi seliyle uğurlandılar.
Kemal Sunal filmlerini bugün hâlâ 1970’lerin sosyolojik bir eleştirisi olarak gülerek izliyoruz.
Referandum öncesi zamanlaması nedeniyle çok tartışılan
Ahmet Kaya konseri geldi ekranlara. Tayyip Erdoğan’ın cezaevine gidişi öncesine rastlayan
İstanbul Belediyesi’nin konserini kimi kanallar ekrana getirdiler. Kemal Kılıçdaroğlu ertesi gün, eski görüntüleri izlerken gözleri yaşaran Erdoğan’ın tutumunu “
timsah gözyaşları” olarak nitelendirdi.
Önder Sav da, Başbakan’ın 12 Eylül sonuçlarını aldıktan sonra daha çok ağlayacağını açıkladı.
Siyasetin sert doğası çoğu zaman “insani” duyguları geri plana itiyor. Gölgeliyor.
Sömürülen duygulardan bahsederken, Ahmet Kaya’nın ülkesini terk etmek zorunda kaldıktan sonra ölümünün acısından hiç söz etmemek ve sadece siyasete odaklanmak doğru mudur? Hele, solda olanların, “önce insan” diyenlerin bu tür polemiklerde daha özenli, duyarlı olmaları gerekmez mi?
Hasankeyf’e, Alliaoni’ye sahip çıkan Tarkan’a “burnunu sokmasın” diyen
Çevre Bakanı’na gösterilen tepki, sanatçı dayanışması, Sezen Aksu olayında da sergilenmelidir.
Umarız tabelanın sökülmesi bir işgüzarlıktan ibarettir.
Ertesi güne ilişkin bir not da, 12 Eylül cuntasının yargılanmasına ilişkin ilk dilekçelerin mahkemelere gönderilmiş olmasıdır. 30 yıl önce aydınların Aziz Nesin başkanlığında Evren’e ilettikleri
demokratikleşme dilekçesi
dava konusu olmuştu. Şimdi Evren’in yargılanması isteniyor.
Gözler, 12 Eylül hesaplaşmasında CHP’yi arıyor.