Dolmabahçe izlenimleri


Başbakan Erdoğan, 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbesinde başbakan olan Demirel’in tutumunun tam karşısında bir duruş sergileyeceğinin ifadesi olan kararlılıkla ‘Bırakıp gitmem’ diyor. Türkiye, aylardır Albay Dursun Çiçek imzalı belgeyi tartışıyor. Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un ‘kâğıt parçası’ olarak nitelediği belgedeki imzanın Adli Tıp raporuyla ‘el ürünü’ olduğunun anlaşılması üzerine, İstanbul’daki soruşturmanın seyri değişmiş, o arada Genelkurmay karargâhındaki ‘cuntalaşma’ iddialarını içeren yeni bir ihbar mektubu gündeme gelmişti. Medyanın ‘meçhul asker’ adını verdiği subayın varlığı, sanal olup olmadığı, askeri ve siyasi çevrelerde tartışılırken, mektupta adı geçen personelden bir kısmı İstanbul Cumhuriyet Savcılarına giderek ifade verdiler. Darbe baskısını sorduk TRT 1’de yayımlanan ‘Politik Açılım’ın bu haftaki konuğu Başbakan Erdoğan’dı. Program, siyasi tarihe ‘Dolmabahçe mutabakatı’ diye geçen eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile Başbakan’ın görüştüğü İstanbul’daki çalışma ofisinde çekildi. Canlı yayında Erdoğan’a, üzerindeki darbe baskısını sorduk. Başbuğ ile bir haftada iki kez görüşmüş ve Dursun Çiçek olayından hareketle sorumluların yargıya teslimi yönünde çağrıda bulunmuştu Erdoğan. Başbakan, böyle bir ortamda ne hissettiği sorusu üzerine, ‘Böyle baskılarla ne politika yaparım ne devlet yönetirim. Bırakıp gitmem. Gereğini yaparım’ diye konuştu. ‘Cesur ol, Özal gibi yap, Genelkurmay Başkanı’nın istifasını iste’ diyen çevrelere karşı Başbakan Erdoğan serüvenci olmayan, soğukkanlı ve yönetim sorumluluğu üzerinde olan ülke lideri olarak, yargı sürecine güvendiğini ifade etti. Emniyetteki kimi temizlik operasyonlarından söz ederek, askerleri de, hukuk yoluyla içindeki demokrasi karşıtı unsurlardan uzaklaşmaya çağırdı. Doğrusu da buydu. AB ile tam üyelik müzakereleri yapan, çevresindeki pek çok soruna barışçı ve demokratik çözümler üretmeye çalışan, İran - Suriye gibi monarşik rejimlerin Batı’yla entegrasyonunu sağlamaya çalışan, 60 yıllık çok partili rejim deneyimi olan bir ülkenin darbelerle cuntalarla uğraşması olacak şey değil. Türkiye o eşiği çoktan geçti. 2003 - 2004 yılında planlandığı öne sürülen girişimler de zaten Ergenekon davası sürecinde Silivri’de yargılanıyor. Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un da, Hilmi Özkök gibi Silahlı Kuvvetler’de demokrasi dışı arayışlara izin vermeyeceğini düşünüyoruz. Başbakan Erdoğan’ı dinlerken, Başbuğ ile arasında demokrasi konusunda bir mutabakat olduğu izlenimini edindik. Erdoğan program süresince hayli rahattı. Üsküdar’daki evinden geldiği için beş, on dakika gecikti, medya ilişkilerinden sorumlu danışmanları Nabi Avcı, Kemal Öztürk ve Yasin Akdoğan yanındaydı. Bakan yoktu. Sadece Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile bir telefon görüşmesi yaptı. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, İSEDAK toplantısı için önceden gelmişti. TRT’ye programdan önce ‘e mail’ yağdı. Öğretmen atamalarına ilişkin binlerce soru geldi. Bedelli askerlik sorununa zaman kalmadı. El Beşir’i savunmaya çalıştı Başbakan Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı’nda askerlikle ilgili genel bazı çalışmalar yapıldığını ancak ‘bedelli askerlik’ konusunda bir hazırlık olmadığını, bu konudaki ihtiyacı Genelkurmay’ın belirlediğini anlattı. Erdoğan rahattı, domuz gribi aşısında Sağlık Bakanı’yla diyaloğunu anlatırken, son kararı ailelere bıraktı. 2010 bütçe hazırlıkları doğrultusunda küresel krizin ekonomiye etkilerini sorduk, ‘teğet’ söylemi değişmemiş! Sudan’ın ‘soykırım’ suçlusu El Beşir’i savunmaya çalışması da gereksizdi. TRT, kamusal yayıncılığın gereği olarak ekranlarını muhalefete de açmalı. ‘Politik Açılım’da CHP lideri Baykal ve MHP lideri Bahçeli’yi de görmek isteriz.
<< Önceki Haber Dolmabahçe izlenimleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER