Özel Kuvvetler mensubu 8 asker serbest bırakıldı!
Askeri personelden ikisi
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın evinin çevresindeki “
şüpheli” faaliyetleri nedeniyle
Ankara Emniyeti’ne mensup polislerce tutuklanmışlardı.
Hükümet çevreleri “suikast” hazırlığı üzerinde duruyorlardı. Olaydan sonra gözler, “Özel
Harp Dairesi” diye bilinen
Seferberlik Tetkik Kurulu’nun
bölge komutanlığı üzerinde yoğunlaştı. “
Kozmik Oda”da günler boyunca yapılan aramalar sonrasında savcının tutuklama istediği üç kişi dahil 8 asker serbest bırakıldı.
İlk anda varılan bu sonuç, “operasyonel” bir faaliyet içinde bulunduklarından kuşku duyulan askerlerle ilgili iddiaların kamuoyuna sunulduğu ölçüde vahim çıkmadığını ya da kanıtlanamadığını gösteriyor. Bu durumda Genelkurmay’ın açıklamasındaki başka bir askeri personelin izlenmesine yönelik “istihbarat” görevi geçerlilik kazanıyor.
Bu görevin o askerlerin asli işi olup olmadığı,
soruşturma sonunda anlaşılacak.
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül Çankaya’da son gelişmeleri yorumlarken “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı ölçüsüz suçlamalar yapılıyor” demiş.
Türkiye gibi,
demokrasi tarihinden daha uzun darbeler, muhtıralar, cuntalar tarihi olan bir ülkede, “Özel Kuvvetler” mensubu askerlerin gözaltına alınması, Seferberlik Tetkik Kurulu’nda yargı kararıyla “
baskın” niteliğinde aramalar yapılması nedeniyle eski arşivlerin ortaya dökülmesi, “
derin devlet”in sırlarının ortaya saçılması çok doğaldır. Nitekim ilk kez rahmetli Ecevit’in 1974’teki başbakanlığı sırasında varlığından haberdar olduğu “
Özel Harp Dairesi” ile 12
Mart 1971 muhtırası
sıkıyönetim sorgu odalarında kendilerine “kontrgerilla” diyen kişiler arasındaki irtibatlar, 2009 sonunda yeniden güncelleşti.
“Gladio” ekseninde sorgulandı. 12
Eylül askeri darbesine ortam hazırlayan 1980 öncesi olaylarda devleti koruma iddiasındaki “Kontrgerilla” örgütlenmesinin rolü yadsınamaz. Sağ-sol çatışmalarında “
ülkücü gençliğin” devlete
yardım amaçlı kullanıldığını Özel Harp Dairesi’nin etkili bir generali Ecevit’e anlatmıştı.
1990’larda
Susurluk Skandalı patladığında ortaya dökülen gerçekler, “derin devlet”in bu kez
Kürt sorununu çözmek amacıyla faaliyet gösterdiğini,
cinayetler işlediğini ortaya koydu.
JİTEM adlı gizli örgütlenme de o dönemin ürünüdür.
Hürriyet’te Faruk Zabcı’nın çarpıcı bir röportajı yayımlanıyor. Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’ya kimliğini veren Mehmet Özbay Amerika’da konuşmuş. Çatlı ile 1990’da Laleli’de tanıştığını anlatan Özbay, bir süre sonra kendisine gelerek, “Temiz bir kimliğe ihtiyacım var. Devletin müsaadesiyle bir iş olacak v
e devlet bunu tedarik edecek. Devletin senin kimliğini bana vermesinde sakıncası var mı?” diye izin istiyor. Çatlı o kimlikle “derin devlet” adına hangi operasyonları yapmış olabilir?!