Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ODTÜ’de yaptığı bir konuşmada ‘sol öldü’ görüşünden hareketle
CHP’nin sağa açılma politikasına
destek anlamına gelen sözleri hafta boyunca tartışıldı.
TV 8’de Kılıçdaroğlu’nun da katılımıyla ‘sol’un konuşulacağı davetini alınca
Gökmen Karadağ’ın programına katıldık.
TEKEL işçileriyle ‘
dayanışma grevi’ nedeniyle yayın akışı değişti ve program ağırlıklı olarak direniş çadırından bağlantılarla sürdü. Faydalı da oldu. Sendika başkanının açıklamalarından 4C krizi çözülmeden çadırların kalkmayacağını öğrendik. İşçiler eylemlerini sürdürmekte kararlılar. Bankada topluca tutulan kıdem ve ihbar tazminatları bireysel hesaplara aktarılmaya başlanmış. 5 bin dolayında işçinin sokakta kalmaktansa yeni statüyü kabul ettikleri, iradeleri dışında gerçekleştirilen bankacılık işlemi sonucuymuş!
Sola gelince...
Kılıçdaroğlu, CHP’nin ‘sağa açılarak’
iktidara gelme projesinin tam olarak ne içerdiğini anlatamadan dağıldık.
Aslında bu düşünceye o kadar da
yabancı değiliz.
CHP lideri Deniz
Baykal, 2002 ve 2007 seçimlerinde AKP’ye karşı alternatif cepheyi oluşturmaya çalışırken ‘sağa açılma’ stratejisini uyguladı. Parti vitrinini de ona göre dizayn etti.
Onur Öymen,
İlhan Kesici,
Yaşar Okuyan gibi tercihler bu eğilimi yansıtıyordu. CHP, solculuğunu unuttu, ‘ulusalcı’lığa kaydı.
2009 yerel seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun
İstanbul’dan
aday gösterilmesi, CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’le ortaklaşa ‘sosyal demokrat’ kimliğin öne çıkarılması, AKP karşısında muhalefet oylarının büyükşehirde Kemal Bey’in etrafında toplanmasıyla oylar yüzde 37’ye çıktı.
Metin
Münir, dünkü Milliyet’te ‘sağa açılma’dan söz eden Kılıçdaroğlu’nu bekleyen ‘Baykallaşma’ tehlikesine dikkat çekiyordu.
CHP iktidarı hedeflerken ne yönde değişecek?
Sağdan mı, soldan mı gidilecek?
Bu
tartışma 1965 seçimleri öncesinde
İnönü’nün ‘ortanın solu’nda olduklarını açıklamasından bu yana CHP’de ‘bitmeyen senfoni’ gibidir. Ecevit, genel sekreterliği döneminde
İsveç modelinden de esinlenerek partinin ‘sosyal demokrasiye’ yönelişinin arkasında durdu. 1969 seçimlerini de kaybetti ama ‘sol’dan ödün vermedi. 12
Mart muhtırasına açık tavır aldı, 1972 kurultayında İnönü’yü devirerek liderliği üstlendikten sonra CHP’yi
sivil, demokrat, özgürlükçü, ‘düzen karşıtı’ çizgisine getirdi. Cuntalara ve askeri darbelere karşı çıktı. 1973’te iktidar oldu.
Deniz Baykal da, 1990’da İsmail Cem ile birlikte
Erdal İnönü SHP’sinden kopma noktasına gelip CHP’ye yelken açtığında ‘Yeni Sol’a neden gerek duyulduğunu şöyle açıklıyordu:
“Türkiye’nin sosyal demokrat hareketi zorlu bir dönemeçten geçiyor, özü, kimliği ve işlevi bakımından sağlaşmak ve sığlaşmak tehlikelerini, düzenle benzeşmenin tehlikelerini yaşıyor.”
CHP,
2011 seçimleri öncesinde yeni bir rota arıyor.
Yalpalıyor. Sağa sola savruluyor.
Hocalara
selam gönderiliyor.
Solu AKP’ye bıraktı. Sağa kayıyor.