Habur’dan giriş yapan 34 kişilik
kafile dün Diyarbakır’a gelirken bu aşamada büyük emeği olan DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk ile konuştuk.
“Eve dönüş”ün sembolik bir grupla sınırlı kalmaması, İçişleri Bakanı’nın “yolda olduğunu” duyurduğu 100-150 kişilik yeni gruplarla
PKK’nın tümüyle
silah bırakması ve Kandil’in boşaltılması için “eve dönüş” sürecinin çok dikkatli ve sorumluca yönetilmesi gerekiyor. Ahmet Türk bu zorluğun farkında; “Bu bir kahramanlık meselesi değil” derken çözümün önündeki
psikolojik engellerin aşılması için tüm tarafları sağduyulu olmaya çağırıyor.
Kürt hareketi de,
ülke yönetiminden sorumlu
iktidar ve muhalefet partileri de yol ayrımındalar.
Türkiye’yi büyük acılara, yaslara boğan, 1980’lerden bu yana 40 bin insanımızı yitirmemize yol açan “kanlı bir dönemi” sona erdirmek üzere tarihi bir eşikten geçiyoruz.
Kuşkusuz Habur’dan girenler, MHP lideri Bahçeli’nin söylediği gibi “hacı kafilesi” değil. PKK saflarında Kürt meselesinin silahla çözüleceğine inanarak dağa çıkmışlar. 25 yıldır “savaşıyorlar!” Ancak sorunun “savaşarak çözülemeyeceği” artık anlaşılıyor.
Abdullah
Öcalan, 1999’da yakalandığında aslında “savaş bitmişti!”
PKK’lı grupların bir kısmı o süreçte teslim oldular.
Kuzey Irak’a ve Kandil’e çekilenler ise 5-6 yıl süren uzun bir “eylemsizlik” dönemi yaşadılar. 2005’ten bu yana şiddet yeniden tırmandı. 2007 seçimleri öncesinde
Dağlıca saldırısıyla Türkiye’yi Kuzey Irak’a müdahaleye zorladılar.
Aktütün baskını yaşandı. 29
Mart yerel seçimlerine doğru, siyasetin üzerine düşen “silahların gölgesi” kalkmaya başladı.
Normalleşme oldukça, silahlanmanın yerini
demokratikleşme aldıkça, yeni bir iklim doğdu. Türkiye’nin Kürt sorunundan kaynaklanan bir siyasi sorunu, haklar ve özgürlükler temelinde barışçı yöntemlerle çözebileceği duygusu yeniden güçlendi.
Hükümetin, “Kürt
açılımı/demokratik açılım” adını verdiği çalışma İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açıkça ifade ettiği şekliyle “PKK’nın
Mahmur Kampı üzerinden Kandil’den indirilmesini”
hedef alıyordu. Bu sonuca ulaşmanın yolu da demokratikleşmeden geçecekti.
İmralı da bu yönde mesajlar verdi, çağrıda bulundu.
Şimdi zor da olsa, sancılı da geçse gelecek için daha fazla iyimser olabilir, umutlanabiliriz.
Yeter ki, abartılı değerlendirmeler ve gösterilerle acılı insanlar üzerinde kışkırtıcı tablolar yaratılmasın. Siyasi şovdan kaçınılsın!
DTP lideri Ahmet Türk, böylesine zorlu bir süreçte ağır sorumluluk üstleniyor.
Gözyaşıyla, sevinç, öfkeyle coşku arasındaki kitleleri yatıştırmada DTP’yi yalnız bırakmamak siyasetin ortak sorumluluğudur.
Başbakan Erdoğan’ın yaptığı “Ülkenize dönün” çağrısı da tarihi önemdedir.
İspanya ve İrlanda’da da benzer süreçler yaşandı.
Barışa artık daha yakınız. Çocukların ölmeyeceği bir Türkiye’ye bu huzur çok görülmemeli.