Seçime giden Türkiye’de
Kürt sorunu nasıl çözülecek? Barışa nasıl ulaşılacak? Partiler
Anayasal çözümlerde uzlaşabilecek mi? Yüzde 10
barajının kaldırılmamış olması “çoğulcu” Anayasa yapma iddiasındaki Parlamento’da bir “temsil krizi”ne yol açmayacak mı?
Barış Girişimi’nin düzenlediği konferansın ikinci gününde tartışmalar daha çok iç siyasete odaklandı.
Sorun tüm partileri ilgilendirmesine karşın Anayasa paneline sadece BDP
Eşbaşkanı Gültan Kışanak katıldı. CHP’den
Sezgin Tanrıkulu da gelecekti. Ancak bir yakınının ölümü nedeniyle Diyarbakır’a gitmek zorunda kalmış.
Ahmet Türk ve
Aysel Tuğluk da dünkü toplantıya katılamadılar.
Yarın
aday listeleri için son gün; politbürolar “Papa’nın
seçimi” örneği genel merkezlere kapanmış durumdalar. BDP, baraj engeli nedeniyle “bağımsız” adayları destekleyecek. 30-35 milletvekili çıkarmayı
hedef alıyorlar.
Leyla Zana aday oluyor. KCK davası sanıklarından 3-4 isim var: Hatip
Dicle,
Fırat Anlı kesin gibi.
Ertuğrul Kürkçü,
Sırrı Süreyya Önder “sol”dan girecek adaylar.
Konferans kulislerinde CHP’nin “
Ergenekon sanıkları”yla ilgili aldığı karar üzerine spekülasyon yapılıyordu.
Mustafa Balbay’ın adaylığı kesinleşmiş.
Haberal aday yapılmayacakmış!
CHP’nin
Kürt sorununun çözümüyle ilgili hiçbir şey söylememiş olması da yadırganıyor.
İspanya ve İngiltere’de siyasi çözümleri “sol” partiler ürettiler.
Gültan Kışanak’ı dinlerken “ne istediğini bilen” tek partinin BDP olduğunu gördük.
BDP Anayasa’nın “başlangıç” bölümündeki “etnik referansın” kaldırılması halinde başkaca hiçbir etnik kimliğe vurgu yapılmaksızın “eşit yurttaşlık” ilkesinde birleşeceğini savunuyor. “Değiştirilmez maddelerin de değiştirebileceği“ düşüncesinden hareketle farklı kimlik, dil ve dinlerin Anayasal güvenceye kavuşturulacağı bir metin isteniyor. Ana dilde eğitim ve yerel özerklik öteki istemler.
Güneydoğu ağırlıklı “
sivil itaatsizlik“ eylemleriyle seçim ve demokratik Anayasa’yı inşa süreci arasında bağlantıyı dile getiren şu yorum da Gültan Kışanak’a ait:
“Yaşadığımız sorun hâlâ çatışma zeminindedir. Hepimiz kaygılıyız. Önümüzdeki süreçte bugüne dek yaşananlara yeni acılar eklemeyelim.
Kürtler, devlete mücadele yolu beğendiremiyorlar.
Yürüyüş, miting, sivil itaatsizlik ne söylesek bir şeye aykırı geliyor. Kürtler, ayrılmak istiyor mu diye soruyorlar. Bırakın ayrılmayı, halen yasalar düzeyinde Kürt halkı demek bile suçtur!”
Konferansın dünkü açış konuşmasını Rakel Dink yaptı.
Tarih boyunca inkâr edilen gerçeklerden hareketle “Kimse kalkıp bunu yapmışız da özür dileriz, demiyor. Daha yeni ‘hayata dönüş’ operasyonu yazılıyor. Kimse çıkıp özür diledi mi, ben duymadım?!” diye konuştu.
“Barışı Kurmak” konferansı yeni Anayasacılara zengin bir kaynak sundu. İyi ki bu ülkede barışı dert edinen aydınlar var. Oya Baydar ve arkadaşlarını kutlarız.