Hasankey!fsiz. DSİ’nin
baraj projesinin gerçekleşmesi halinde sular altında kalacak Hasankeyf’i
kurtarma çabalarına son olarak ünlü bir markamız, şemsiye baskılı, “kuru tut” yazılı bir tişörtle katılmış:
“Can çekişen, senin yardımını bekleyen dünyanın ilk uygarlığı yok olmaya mahkûm. Harekete geçmezsen, sular altında kalacak!”
Keşke böyle bir kampanyanın arkasında 12 Haziran’da Türkiye’yi yönetmeye
aday partilerden biri olsaydı.
Alman Yeşiller’e benzer bir partiye giderek daha fazla ihtiyaç duyulmakta.
Sivil
toplum örgütleri, sosyalist partiler ve BDP’nin desteklediği bağımsızlar,
ekolojik çevreyi, biyolojik çeşitliliği ve kültürel mirası koruma konusunda gereken duyarlılığı sergilemekteler.
“
Anadoluyu Vermeyeceğiz” diye ayağa kalkan ve Türkiye’nin dört bir yanından kervanlarla 40 gün yürüdükten sonra
Ankara-Gölbaşı’nda yolları kesilen, kente girmeleri engellenen “Büyük Anadolu Yürüyüşü” grubu da
doğadan kopuk
seçim kampanyası yapan partilere
ders veriyor.
İktidarla muhalefet arasında kopan onca gürültüye karşın, “sessizce” sürdürülen kimi ittifaklar gözden kaçmıyor.
Nükleer santral ve 2B orman arazilerinin satışı konusunda AKP ve
CHP birleşiyor!
CHP, HES’lere karşı çıkıyor.
Kılıçdaroğlu,
Dersim mitinginde Munzur’u koruma sözü verdi.
Karadeniz’in derelerini, vadilerini de kurtarmalıyız.
12 Haziran’dan sonra yeni bir
Anayasa yapılacak.
“Büyük Anadolu Yürüyüşü”nün manifestosunda, “doğa ananın yaşama hakkı”ndan söz ediliyor.
Daha fazla
üretim ve
tüketim adına ekolojik çevrenin yok edildiği, “çılgın proje”lerle kentlerin yeni rantlara açıldığı, talan edildiği bir çağda ancak Anayasal güvencelerle doğa korunabilir.
Son 50 yılda kaybedilen sulak alan miktarı
Marmara Denizi büyüklüğündeymiş.
Geçen 10 yılda 40 binden fazla maden ruhsatı verilmiş.
Rize’nin, Artvin’in el değmemiş vadilerini, HES’ler yok edecek.
Varolan idari sistemde bu tahribatın önlemeyeceğini görenler, “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” diye yürüyorlar.
12 Haziran’da “kime oy vereceğiz” tartışması yapanlar için bir
Yeşiller Partisi olmaması büyük eksiklik.
Çevre dostu bir parti arıyoruz!
BEYKOZ DALYANI VE ‘UCUBE’ BİNA: Av yasağı başlamasına karşın Boğaz’ın
Beykoz kıyılarına kurulan dalyanlar, yumurta mevsiminde olan lüfer başta Karadeniz’den Marmara’ya giden
balıkların zamansız yakalanmasına yol açıyor. Üstelik
küçük balıklar avlanıyor!
Balıkçı tekneleri karaya çekilirken dalyan izni vermek, yasağı delmek olmuyor mu?
Sahilden gözüken bir başka tuhaf
manzara da Beykoz Belediyesi’nin “
otopark” adı altında ön görünüme inşa ettiği ek bina. Beykoz’da deprem nedeniyle çok katlı bina yapmanın riski yanında Boğaz’a
duvar ören bu inşaata nasıl izin çıkmış? Sayın
Başbakan o “ucube”yi de yıktırmayı düşünmez mi acaba?