“
Brezilya’nın ıssız bir dağ başında hava sıcaktı. Kırk günden beri güvenlik güçlerince izlenen Karlos Lamarka bir ağacın altında dinleniyordu. 17. yüzyıldaki kara derili esirlerin isyanını, ölümü ve yaşamı, aşkı düşünüyordu. Birdenbire yırtıldı dağ başının sessizliği.
Ağustosböcekleri sustu. Silahına davranan Hoze Kampos Barretas, kurşun yağmuru altında ilk düşen oldu. Hemen ardından Karlos Lamarka vuruldu. Gözleri, tepelerdeki ağacın sık dallarına ve dallar arasından olanca gücüyle sızan güneşe takıldı. Kaldı.
İara, ayaktaydı. Ona ateş etmemişlerdi.
Kadın diye düşünmüşlerdi. İara, sevgilisinin donuk gözlerine baktı. Ağaca, yaprağa, toprağa baktı. Elindeki silahı şakağına götürdü. Tetiği çekti. Ağacın altında üç kişiydiler. Uzanmış yatan üç cesettiler. Brezilya’nın ıssız bir dağ başında hava sıcaktı. Yaprak kımıldamıyordu.” (İsmail Cem’in 12
Mart kitabından, 25 Ağustos 1971 tarihli makalesi)
Cem’in
12 Mart yazılarını şu günlerde yeniden okumakta fayda var. Hem de satır satır. ABD/CIA patentli Latin
Amerika darbelerinde neler yaşanmış, diye...
Yunanistan “Albaylar Cuntası”na sürüklenirken Selanik’te öldürülen sosyalist milletvekili “Lambrakis suikastı”nı soruşturan, bölgenin Jandarma Komutanı General Mitsu’nun rolünü açığa çıkaran yargıcın başına neler gelmiş, hatırlamak için.
İsmail Cem, Deniz
Baykal’la birlikte 1990’ların başında “Yeni Sol” harekete
imza attı. Yunanistan’da “Albaylar Cuntası”nın hapse attırdığı
Papandreu’nun oğlu
Yorgo Papandreu, PASOK yeniden iktidara gelince ilk ziyaretini İstanbul’a yaptı. İsmail Cem’in mezarını ziyaretinde Ege’de bir adaya birlikte diktikleri
zeytin dalını getirmeyi de
ihmal etmemişti eski dost.
CHP lideri Baykal, Brezilya örneğinden hareketle, komutanları “
istifaya” çağırdı. Lula’yı
baskı altına alan
generallerin geçmişin soruşturulmasını önleme çabasına benzer şekilde, “
Kozmik Oda” incelemesinin de durdurulması ve Özel
Harp Dairesi-Kontgerilla gibi Türkiye’de 1970-80’lerin
muhtıra, darbelerine ortam hazırlayan karanlık olaylarının izinin sürülmesine engel olunmak isteniyor. Üstelik bu istek, “
sivil dikta” tartışmalarının doruğa çıktığı bir dönemde orduyu “istifa” yoluyla harekete geçirmeye çalışan “sosyal demokrat” partiden geliyor.
Başbakan Erdoğan aynı gün AKP Grubu’nda, “Seçimle geldik, milletimiz emaneti bizden aldığında ‘baş göz üstüne der’ hemen yerimize döneriz” derken, CHP lideri Baykal, 27 Mayısçılığa, 12 Martçılığa oynamaktadır.
Oysa İsmail Cem de,
Bülent Ecevit de, “Türkiye’de bir dikta tehlikesi vardır ve bu ancak ordudan gelebilir” diye darbeye davetiye çıkaran “sol” çevreleri eleştirmiş, daima karşı çıkmışlardır.
2010 Türkiye’sinde “Nihat Erim” rolüne soyunmak tarihin kötü bir şakası olsa gerek. İlerici darbe bekleyenler “darağacında üç
fidan”ı, Deniz’leri unutmasınlar!