Gerçekten de
Barzani’nin bazı sözleri, iç siyasete
hizmet etmeye yönelik olsa dahi, Türkleri rencide ediyor.
Türkiye’de yine önemli bir kitleye göre, Barzani’nin nihai
hedefi "bağımsız
Kürt devleti"dir ve bu hedef Türkiye’nin güneydoğusunu da kapsamaktadır.
Bu açıdan bakıldığında petrol zengini
Kerkük’ün bir
referandum sonunda
Kuzey Irak’a bağlanması,
Kürtlere
bağımsızlık yolunda muazzam bir mali olanak sağlayacaktır. O halde, Kerkük’ün, yığma nüfusla yapılacak bir oylamayla
Kuzey Irak’a doğrudan bağlanması, Türkiye’nin çıkarlarına aykırıdır. Bu açıdan Irak anayasasının açık hükmüne rağmen (madde 140) Kerkük’te 2007’de referandum yapıl(a)maması Türkiye’nin lehine olmuştur.
* * *
Barzani’nin ne istediğini, gönlünden ne geçtiğini tam olarak bilmek mümkün değil. Ancak, yüreğinin bir köşesinin "Kürtler için bağımsızlık türküleri" yaktığını varsaymak hiç de yanlış olmaz. Ama bu ideal ne kadar gerçekçi?
* * *
1) Kerkük, petrol yatakları açısından dünyanın en zengin şehirlerinden biridir ama Irak’ın (merkezi)
Petrol Yasası, bilinen tüm rezervlerin gelirini Irak halkı açısından eşit paylaştırmaktadır. Kerkük’te oluşan geliri petrolsüz kalan
Sünni unsurların ve hatta petrol yataklarına sahip olsalar dahi Şii unsurların "
Bağımsız Kürdistan"a sessiz ve sakin bırakmayacaklarını herhalde Barzani de bilir.
Ancak, şu da bilinmelidir.
Merkezi hükümet, yeni bulunacak yatakların gelirinin nasıl paylaşılacağı konusunda bir türlü mutabakat sağlayamamaktadır. Kuzey Irak bu boşluğu kendine göre yorumlamakta ve
yabancı petrol
arama şirketleriyle Kuzey Irak için özel anlaşmalar yapmaktadır.
2) Petrol dünya piyasalarında satıldıktan sonra mali değer kazanır. Bunun için de alıcı ülkelere taşınması gerekir. Kerkük petrolü diğer ülkelere ancak Türkiye veya Arap-Irak üzerinden taşınabilir. "Bağımsız Kürdistan" fikrine dahi tahammül edemeyen Türkiye veya Arap-Irak’ın
taşıma hizmetine yardımcı olmayacağını herhalde Barzani de
hesap etmektedir.
3) ABD bölgeyi 2008 yılında tedrici olarak boşaltmaya başlayacaktır. Bu durumda Kuzey Irak’taki dağların Ansar al-
İslam ve Ansar al-Sunnah gibi İslamcı
terörist örgütlerce ele geçirilmesi an meselesi haline gelecektir. Hatta Barzani’nin dağlardaki
PKK varlığına tahammül etmesinin bir nedeni de PKK’nın dağları İslamcı terör örgütlerine karşı savunmasıdır. Kuzey Irak dağlarının
Afganistan’daki Tora Bora dağlarına dönmesini isteyip istemediğini birileri muhakkak ona soruyordur. Barzani bu örgütleri kışkırtacak komşular yerine bu örgütlere karşı
işbirliği yapacağı güçlü komşular istemez mi?
* * *
Kuzey Irak yönetiminin, Türkiye 16
Aralık’ta ilk hava harekátını yapmadan evvel, bombalanan bölgeleri resmen boşalttığını, peşmergeyi bölgeden tamamen çektiğini hepimiz biliyoruz.
Türk uçaklarının ve toplarının "meskûn köyleri" vurmadığı da kesin.
Bu koşullar altında
Kandil’i ziyaret eden Barzani’nin halka, "Sizler yalnız değilsiniz, bu Kürt halkıyla ilişkisi olan bir sorundur. Burasının bombalanması,
Erbil,
Süleymaniye ve Kürt bölgesinin diğer bölgelerinin
bombardıman edilmesinden farksızdır" diye seslenmesine ne kadar kırılırsak kırılalım, özünde popülist bir çıkış olduğunu, sadece gaz almak amacıyla yapıldığını Türkiye’de soğukkanlı analistler görmelidirler.
* * *
Barzani’nin tek derdi, 5
Kasım sonrasında, o kendine düşeni oynadıktan sonra Türkiye’nin de edimlerini bir an evvel yerine getirmeye başladığını görmektir.
Barzani, güçlü Türkiye ile dost olmak zorunda olduğunu pekálá bilir!