Prof.
Baskın Oran’a 3 yıl önce
İzmir’de bir BBP yetkilisi gelip “
Muhsin Yazıcıoğlu’nun kendisiyle görüşmek istediğini” söylemişti.
Ortalık yerde olsun istemiyorlardı; “evde ziyarete gelebilir”lerdi.
Baskın Hoca o zaman çok şaşırmıştı.
1970’leri bilenler için Yazıcıoğlu ismi ürperticidir.
Maraş’ı,
Bahçelievler’i, Çatlı’yı hatırlatır.
Bu, talebi daha da ilginç hale geliyordu.
O zaman bu görüşme gerçekleşememişti.
* * *
Yazıcıoğlu helikopter
kazasında ölünce Baskın Hoca, yeni bir gelişmeyi haber verdi:
Yazıcıoğlu ölmeden 1 hafta kadar önce aynı parti yetkilisi bir internet mesajıyla, 15-18
Mayıs tarihleri arasında, Ege’de bir butik otelde
buluşma çağrısı yapmıştı.
Yazıcıoğlu’nun buluşmak istediği davetlilerin listesi ilginçti:
Ahmet Altan,
Mehmet Altan,
Eser Karakaş, Oral Çalışlar, Mümtaz’er Türköne,
Fehmi Koru,
Murat Belge,
Ali Bayramoğlu,
Rıza Türmen, Nuray Mert,
Cengiz Çandar, Hasan
Cemal,
Etyen Mahçupyan, Fuat Keyman, Elçin Macar,
Ali Bulaç,
Şahin Alpay,
Nazlı Ilıcak...
Amaç, “
ülke meselelerini gözden geçirip fikir alışverişinde bulunmak”tı.
Prof. Oran, çağrıyı ciddiye aldı. 12
Eylül’de devletin sillesini yemiş bu eski ülkücünün değişim isteyebileceğine inanıyordu.
* * *
Davetiye yollananlardan biri de Kezban Hatemi idi.
İşin ilginç yanı, Hatemi,
Hrant Dink’in avukatlarından biriydi; Yazıcıoğlu ve partisi ise Dink suikastında en çok adı anılan isimlerdi.
Ama Hatemi’lerin Yazıcıoğlu ile tanışıklığı da hayli eskiydi.
2005 yılının 6 Eylül günü, yine BBP liderinin isteğiyle onu, Fener Rum Patriği
Bartholomeos ile buluşturmuştu.
Patrikhanedeki yemekte Yazıcıoğlu’nun söyledikleri hâlâ aklındaydı:
“Yanlış tarihi birikim ve önyargılar maalesef birbirimizi tanımamızı engelliyor. Ben de aynı iradeden mustaribim. Aynı irade bana da işkence yaptı.”
Yazıcıoğlu
12 Eylül dönemini anlatırken Kezban Hatemi’ye bir
telefon gelmiş ve
Beyoğlu’ndaki 6-7 Eylül sergisinin BBP’lilerce basıldığı bildirilmişti. Hatemi üzüntüyle sofraya döndüğünde Yazıcıoğlu tasvip etmediğini söylemiş, “Olmaması gerekirdi” demişti.
* * *
Bir yanda karşıtlarına uzatılan
diyalog eli, bir yanda basılan fotoğraf sergileri...
Bir yanda Patrik’le tanışma yemeği, öte yanda
Karadeniz’de saldırıya uğrayan
patrikhane ayinleri...
Bir yanda Hrant Dink’e
iftar daveti, öte yanda BBP lideriyle aynı karede görüntülenen Dink’in katilleri...
Bu çelişkiler elbette Baskın Oran’ın da, Hatemi’lerin de aklını karıştırıyordu. Ama “Diyalog önemli” diye düşünmüşler ve çağrıya sıcak bakmışlardı.
Baskın Oran çağrıyı listedeki isimlere bildirmiş,
cevap bekliyordu.
Kezban Hatemi ise görüş sorduğu Dink ailesinden “Mutlaka katılın” cevabını almıştı.
* * *
Kaza haberi tam bu aşamada geldi.
Komplo teorilerine pek
kulak asmam. Ama hem şüpheciliği elden bırakmamakta hem de umutsuzluğa kapılmamakta yarar var.
Yazıcıoğlu’nunki samimi bir diyalog arayışı mıydı, yoksa Dink suikastıyla gözler üstüne çevrildiğinde siyaseten aklanma çabası mı?
Kendisinin artık buna cevap verme şansı yok; ama BBP, cevabını bundan sonra izleyeceği siyasetle verebilir.